İslami Vahdet

Lübnanlı Şeyh Bilal Said Şaban, İslami Vahdet çağrısı yaptı

Merhum Fethi Yeken’in liderliğinde kurulan Lübnan İslami Amel Cephesi, Beyrut’taki Gazeteciler Derneği’nde “Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin’le Dayanışma Programı” düzenledi. Programa çeşitli siyasilerin yanı sıra, ulusal parti temsilcileri ve Filistinli taraflar da katıldı. Programda Lübnan “Tevhid Hareketi” Genel Sekreteri Şeyh Bilal Said Şaban da bir konuşma gerçekleştirdi.
Şeyh Şaban konuşma esnasında şunları söyledi:
“Biz bugün buraya Kudüs’le dayanışmak için değil, Kudüs’ten güç almak için geldik. Kudüs’ü destekleyen biz değiliz. Bilakis Kudüs bizi destekliyor. Bizler bir zamanlar Arap Baharı olarak anılan “Arap Kışı”nın arkasında bıraktığı karanlıklarda kaybolanları aydınlığa çıkarabilmek, ırkçı ve mezhepçi kavgaların ortasında doğru yolu gösterebilmek için Kudüs’ün meşalesini taşıyoruz. Bu karanlık büyük fitneciler tarafından finanse edildi. Bu fitne sayesinde İslam topraklarında çok sayıda kişinin kanı döküldü. Halbuki onlar Filistin’i özgürleştireceklerini ve bütün bir alemi Amerika’nın, batının ve diğer emperyalistlerin zulmünden kurtaracaklarını vaat etmişlerdi.
Sorun şu ki, bizler Filistin meselesinde duygusal davranıyoruz. Bu yüzden bu sevgi bizi katil yapıyor. Severken öldürüyoruz. Bu dava uğruna şehadete yürüyenleri ve onların akan kanlarını temel konular etrafında değil de şahsi ve taraflı konularımız için kullanıyoruz. Akıttıkları kanlar bir araya getirici değil ayırıcı ve parçalayıcı bir görev görüyorlar. Ama asıl mesele şu ki o kutlu şehitler zaten yaptıkları işin büyüklüğü sebebiyle sadece bir grubun değil bütün bir ümmetin şehidi olmayı hak ettiler. Arafat mesela, bu davanın ve bu ümmetin şehididir. Bu sebeple Hamas Hareketi’nin Fetih’ten önce Arafat’ı kendi şehitlerinden kabul etmesi gerekir. Aynı şekilde Şeyh Ahmed Yasin yalnızca Hamas Hareketi’nin değil Filistin’in ve ümmetin şehididir. Yine Dr. Fethi Şikaki de yalnızca İslami Cihad Hareketi’nin değil hepimizin şehididir. Ve aynı şekilde Ebu Ali Mustafa…
Kudüs yalnızca Rasulullah’ın miraca yükseldiği yer değildir. Kudüs’ün aynı zamanda Hristiyan inancındaki Mesih’in doğduğu yer olduğu da unutulmamalıdır. Kudüs yalnızca Filistin’in ulusal bir meselesi değildir. Ya da yalnızca Arapların meselesi… Kudüs zeytin ve incir toprağıdır. Filistin hem Arapların, hem Müslümanların hem de dünya üstündeki mazlumların her birinin meselesidir. Böyledir ve böyle de devam etmelidir. Biz öldürücü sevgimiz dolayısıyla evrensel olarak gönderilmiş olan peygamberlerimizi ve önderlerimizi bile tek bir görüşle ya da tek bir grupla sınırlayarak tekelleştirebilen bir ümmetiz. Bu yüzden unutmamalıyız ki Hz. Muhammed (sav) yalnızca Müslümanların peygamberi değildir. Tüm dünyaya alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Yine Hz. İsa (as) yalnızca Hıristiyanların peygamberi değildir. Tüm insanlığa “Allah’ın ruhu” olarak gönderilmiştir. Yine Hz. Hasan(ra) ve Hz. Hüseyin(ra) yalnızca Şia’nın imamları değil Ehli Sünnet’in de imamlarıdır. Hz. Ebubekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra), Hz. Ali (ra) de aynı şekilde yalnızca Ehli Sünnet’in halifeleri değil, Şia’nın da halifeleridir. Her biri bizim önderlerimiz, örneklerimizdir. Onlara karşı duyduğumuz sevgi de buna göre olmalıdır.
Bizim kısıtlayıcı her türlü tanımlamalardan uzak durmamız ve herkesin fedakarca ve özveriyle çalışabilmesi için asıl meselelerimize odaklanmamız gerekmektedir. Bu anlamda Lübnan’da siyasi ve medya anlamında bir plan yapılması, bu sayede tüm basın mensuplarını, siyasileri, din adamlarını kapsayan onurlu bir sözleşme gerçekleştirilmesi, böylece herkesin karşılıklı kin tutmadan, mezhebi ve fikri saldırganlıktan, ayrılıkçı sözlerden uzak bir şekilde, yanlızca asıl düşmanın Siyonistler ve Yahudiler olduğunun bilinci etrafında toplanmasının sağlanması hususunda çağrı yapıyorum.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu