Ayetullah Eraki: ‘Londra Şiiliği’, aşikar olan düşmanın tefrika bayrağını dalgalandırmaktadır
İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurumu Genel Sekreteri Ayetullah Muhsin Eraki’nin vahdet haftası münasıbetiyle, Cuma namazı öncesi, Hz. Masume (s.a)’nın Hareminde yaptığı konuşmasında: Vahdet, İslam kültüründe, kur’an ve Ehlibeyt (a.s) öğretilerinde anlaşılacağı üzere farz olarak sayılmaktadır….
İmam Humeyni (ra) ve İmam Hamanei tarafından ilan edilen vahdet, siyasi bir söylem olmadığı için onu belirli bir zaman ve mekana munhasır kılamayız; namaz ve orucun bize farz olduğu gibi, İslam ümmetinin vahdet ve birliğini muhafaza etmek de bize farzdır.
Vahdeti muhafaza etmek, İlahi farz ve sorumlulukların en önemlilerindendir, zira tüm Peygamberler ümmetleri arasında vahdeti sağlamakla mükellef kılınmışlardı. Bu sebepledir ki Kur’an, tek yürek ve tek topluluk vurgusu yapmaktadır. Vahdetin korunması noktasında, Kur’an-ı kerim ve Ehlibeyt (as)’ın açık ve net buyrukları mevcutken, vahdet yapmayalım, vahdet haftasında vahdet sloganları yerine başka söylemlerde bulunalım diyebilir miyiz?!
İsrailoğullarının fesat ve tefrika çıkardıklarına dair bilgiler Kur’an-ı Kerim’in bir çok yerinde zikredilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de vahdet vurgusu o kadar önemsenmiştir ki, Hz. Musa (as), Tur dağına gittiğinde Hz. Harun (as)’ı yerine bırakmıştı, Hz. Harun aralarında olmasına ve uyarılarına rağmen elleriyle yaptıkları buzağıya tapmışlardı. Hz. Harun (as), tefrika çıkmasın ve kan dökülmesin diye bu çirkin eyleme tahamül etmişti.(1) Biz de İslam Ümmeti içerisinde tefrika çıkmasın diye aynı şeyleri söylüyoruz ve soruyoruz; İmam Ali (as) ve Ehlibeyt (as), nasıl tahammül ettiler ve niçin tahammül ettiler? Acaba bu yüce şahsiyetler ayağa kalkıp toplumu tahrik etme gücüne ve imkanlarına sahip değiller miydi?
Bugün bazı kesimler, İslam ümmeti arasında kan dökülmesi için, hakaret ve sövme bayrağını kaldırmışlardır. Acaba Ehlibeyt (as) bunları bilmiyorlar mıydı ki bu yola başvurmadılar? Bir çok Ehli sünnetin büyük alimleri İmam Cafer-i Sadık (as)’ın derslerine katılmadılar mı? Ve aynı şekilde, Ehlibeyt mektebine mensup olanlarla, Ehli sünnete mensup olanlar aynı ders halkalarına beraber katılmadılar mı?!
Bazı İslam ülkelerinde, birleri çıkmış Ehlisünnet adına, Şiaları öldürmektedirler ve aynı şekilde birileri de Şia adına çıkmış, intikam almak için Ehlisünnetin değerlerine saldırıp mensuplarının kanını helal saymaktadırlar. Acaba bu yapılanları Ehlibeyt (as) tasvip edip beğenir miydi? Yoksa bir arada kardeşçe yaşamamızı mı isterlerdi?
Elbette bunları söylerken Şia’dan vazgeçelim ya da taviz verilim anlamı çıkarılmamalı. Bizim Şialığımız, Alevi, Aşurayi, Fatimi ve Hüseyni Şiiliğidir. Bizler Ehlibeyt (as)’ın şehadetlerinde ağlar onların tevellütlerinde ise seviniriz. Bizim fıkhımız İmam Cafer-i Sadık (as)’ın fıkhıdır. Bizler Ehlibeyt (as)’a kamil bir itikatla iman etmekteyiz, Alevi Şiasının hak üzere olduğuna inanmaktayız. Ve hak üzere olan Şia inancı, farklı mezhep ve dinlere mensup bireylerle bir arada barış içinde yaşamamızı da emrediyor.
Hak üzere olan bu Şia inancı, aynı şekilde bizlere şunu da emretmekte; itikadınızı beyan ederken, Ehlisünnetin, düşmanlığına, tahrikine ve kin beslemesine yol açmamalıdır. Tefrikaya sebebiyet vermek Ehlibeyt (as)’ın razı olduğu bir şey değildir. Yine Ehlibeyt (as), tekitle buyurmuşlardır ki; kötü söz söylemeyin, düşman çoğaltmayın ve savaşa yol açmayınız. Hal bu iken, bazıları Ehlibeytin yolunda olduğunu söylerler ama onların sözlerine kulak asmazlar.
Bizler, Alevi ve Fatimi yaşamalıyız. Bu azizler, tefrika ve düşmanlığa sebebiyet verecek şekilde itikadınızı beyan etmeyin buyurmuşlardır. Geçen sene mısırda Şeyh Hasan Şehate, mahalle halkı tarafından öldürüp, cesedi sokaklarda sürüklendi. Bendeniz bunu araştırdım, gördüm ki, Şeyh Şehate, öldürülmeden iki hafta önce, Sadık Şirazi’nin kardeşi olan Müçteba Şirazi’nin damadı Yasir Habib’in yayın yönetmeni olduğu Fedek adlı TV kanalında Şeyh Şehate ile program yapılıyor. Ehli Sünnetin değerlerine sövmesi yönünde sorular soruluyor. Bir süre sonra Hasan Şehate’nin evinin olduğu mahallenin duvarlarına, üzerinde ‘’ Peygamberin hanıma (haşa) fahişe denilmesine razı mısınız ve sizin şerefiniz nerde” yazılı şeyhin posterleri asılıyor ve bu olay halkın tahrik olmasına yol açıp şeyhin ölümüyle sonuçlanıyor.
Biz şunu söylüyoruz; bizimle Ehlisünnet arasında itikatta ve fıkıhta bir takım ihtilaflı konular olabilir, bunları, medrese ve üniversite ortamında konuşur tartışırız ama aynı toplumda beraberce yaşayabiliriz. İslamı yok etmek isteyen ve Hz. Muhammed (s)’in adını unutturmak isteyen düşmana karşı birlik olabiliriz. Zira hepimiz Amerika’nın ve Siyonist rejimin İslam düşmanı olduğunda hemfikiriz.
Yalandan Hz. Hüseyin (as) ve Hz. Zehra (sa) için göğüslerini geren uydu kanallarına sahip bu kişiler, neden Amerika ve Siyonistleri hedef alıp, işlediği bunca cinayetlere karşı sesiz kalıp tek kelam etmiyorlar da, vahdete inanan Şiaların canlarına yapışıp, onları düşman görüp hedef alıyorlar?!..
………………
1-Taha süresi, ayet, 90-95