Hüccetülİslam Seyyid Hüseyin Mümini Sohbetinden:
Gencin biri Kâbe’nin perdesine yapışmış ağlıyor, dualar ediyordu.
-Allah’ım!.. Allah’ım!.. Allah’ım!.. Ne olur ellerimi boş geri çevirme!
Orta yaşlı bir adam (32-33 yaşlarında) onun bu halini görünce dayanamadı. Yanına yaklaşıp selam etti.
-Selamun aleyküm.
-Aleyküm selam.
-Derdin nedir ey genç?
-Ne oldu, neden soruyorsun? Ben Allah’a söyledim!
-Allah da sana yardımcı olmamı içime ilham etti.
-Madem yardımcı olmak istiyorsun söylerim: Dört bin dirheme ihtiyacım var.
-Eğer istediklerin meşru şeylerse yardımcı olurum. Nedir yapmak istediklerin?
-Bin dirhem evlenip yuva kurmam için, bin dirhem borçlarım için, bin dirhem iş kurmam için, bin dirhem de ev almam için.
-İstediklerin meşru şeylermiş. O halde ziyaretlerinin ardından Medine’ye gel. Haşimoğulları mahallesine uğra. Orada Ali b. Ebu Talib’in evini sor. İhtiyacın muhakkak karşılanacaktır!
//Evet, o adam İmam Ali idi. İhtiyaç cümlesi kulağına değer değmez bir onun yaptıklarına bakın, bir de bize bakın. Ne kadar da uzağız Ali’ye! Bu zamanda öyle mi? Bugünlerde biri bize “Şu kadar borç ver, şu kadar ihtiyacım var” dediği zaman bir an önce yanından kaçmaya çalışıyoruz. O yüzden Ali huylu insan çok az var. Ondan pay almış Ali huylu insanlar nerede?
Evlilik… Gençleri evlendirin. Tutun ellerinden. Korkmayın. Allah fazlasıyla size bereket gönderecektir. Bu yardımı yaptığınızda o gencin hem dinini korumuş oluyorsunuz, hem de dünyasını. Evlendirin! Hele hele akrabalarınızı asla ihmal etmeyin! Nasıl Ali dostusunuz siz?//
Genç adam birkaç gün sonra alelacele Medine’ye koştu. Doğrudan Haşimoğulları mahallesine gitti. İki çocuğu kenarda oyun oynarken gördü. Yanlarına yaklaşıp:
-Ali b. Ebu Talib’in evi nerede çocuklar, diye sordu.
Çocuklardan biri:
-Size hemen göstereyim, deyip yola düştü.
Küçük çocuk, yolda giderken gence dönerek:
-Çok şanslısınız, dedi. Ali b. Ebu Talib kime söz vermişse muhakkak onu yerine getirmiştir. Biz ikimiz Ali’nin çocuklarıyız. Ben Hasan, bu da kardeşim Hüseyin…
Küçük Hasan, genç adamı evlerine getirince babasına haber verdi. Babası da genç adamı kapıda görünce Hasan’ı yanına çağırıp “Git falan kişilere haber ver, babam hurmalığını satılığa çıkardı de!” dedi.
//İmam Ali, evinin tek geçim kaynağı olan hurmalığı 12 bin dirheme satmıştı. Hem de ne için? Tesadüfen gördüğü bir gence yardım etmek için. Bu zamanda var mı öyle babayiğit? Ali huylu kaç adamımız var ey millet? Kaç kişiyiz biz?//
Hatta İmam bununla da kalmamıştı. Şehrin bütün fakirlerini evine toplayıp geriye kalan 8 bin dirhemi de onlar arasında taksim etti. Genç adamı ve fakirleri uğurladıktan sonra geriye sadece birkaç dirhem kalmıştı. Onunla da eve ekmek almak için yola çıktığında eli boş geri döneceğini kim bilebilirdi ki? Nitekim ekmek alıp eve dönerken aç bir fakire rastlamış, ekmekleri de ona vermişti.
Eve döndüğünde oğulları Hasan ile Hüseyin’in mükemmel bir sofraya kurulduklarını ve yemek yediklerini gördü.
-Ey Fatıma! Bunları kim getirdi, diye sordu.
Hz. Fatıma:
-Ey Ali! Bunları, bütün malını kime gönderdiysen o bize gönderdi, dedi.
Derken Peygamberimiz de çıka gelmişti.
-Ey Ali, bu sofrayı Allah’ın emriyle Cebrail bizzat kendi getirdi, dedi.
Eğer Allah’a güvenirseniz, o sizi muhakkak esenliğe çıkaracaktır. Bu, ilahi bir vaattir. O halde korkmayın, yardımlaşın!..
https://irangercekleri.com/olum-yeniden-dogus-ustat-seyyid-ibrahimiyanin-sohbetlerinden/