Saffat suresinin tefsirinde cennet ve cehennem ehlinin sıfatlarını açıklayan Ayetullah Cevad Amuli şunları söyledi:
“Saffat suresinin 62. ayetinde Allah şöyle buyuruyor.
“Böyle bir nimete ve ziyafete ermek mi hayırlı, yoksa zakkum ağacından yemek mi daha hayırlı?”
Ayetteki “Nüzul” kelimesi misafire ana yemekten önce sunulan su, şerbet, meyve gibi ikramlar anlamına gelir. Bu ön menüden sonra ana menüye geçilir.
Ana yemek öncesi sunulan ikramlar hem cennet ehli hem de cehennem ehli için geçerlidir. Allah bu nüzulden (ön ikram) sonra herkesin ana yemeği yiyeceği odaların neresi olduğunu açıklar.
Acaba cennet ehli için sunulacak bu ilk ikram mı yoksa cehennem ehlini bekleyen Zakkum ağacından hazırlamış olan ikram mı daha güzeldir?
Zakkum ağacının yaprakları çok kötü kokar. İnsanın bedeni ile temas anında değdiği yerin şişmesine sebep olan akışkan bir öz suyu vardır. Zakkum ağacının çiçeklerinin şeytanın kafasına benzetilir. Allah bu ağacı bir cehennem ağacı olarak tabir eder:
“Şüphe yok ki o, cehennemin dibinden yetişen bir ağaçtır.” (Saffat-64)
Onun suyu ateştir ve ateşten beslenir. Bu şaşılacak bir olay değildir. Allah’ın kudreti ve kıyametin gününün çetinliği bizlerin hesabıyla uyuşmaz. Ayetin devamında ise şöyle buyuruluyor:
“Onun tomurcukları, şeytanların başlarına benzer.” (Saffat-65)
Bu ağacın tomurcuklarının şeytanın başlarına benzetilmesi yerinde bir benzetmedir. Çünkü şeytan kötü ve çirkin yüzlü bir varlık olarak tanınmıştır. Cehennem ehli aç ve susuzdur, yemeye ve içmeye ihtiyaçları vardır.
“Derken onlar, onu yerler de karınları şişer. Sonra da içimi bu zakkum gibi acı kaynar sular içerler.” (Saffat-66/67)
Diğer bir ayette ise cehennem ehli için sunulacak içeceklerinin kaynar sular olduğunu beyan edilmiştir.
“…Eğer onlar yardım isterlerse, maden eriyiği gibi yüzleri kavurup yakan bir su ile suvarılırlar. O pek de kötü bir içkidir ve pek de kötü bir dayanaktır.” (Kehf-29)
Bu suyu ağızlarına yaklaştırdıklarında dudaklarının derileri yanıp dökülür.
Allah bu birkaç ayetinde cehennem ehlini bekleyen ön ikramdan bazılarını açıkladıktan sonra cehennem ehlinin asıl azap yerlerine götürüleceklerini buyuruyor.
“Sonra da dönüp varacakları yer yine cehennemdir.” (Saffa-68)
Cehennem ehli dünyadayken yalanladıkları ve putperest atalarının yapmış oldukları yanlışları doğruladıkları için onlara böyle bir ceza verilir.
“… Şüphesiz biz, babalarımızı (bizi terbiye eden âlimlerimizi) bir çmmet (din) üzerinde bulduk ve onların izleri üzerinde (yürüyüp) doğru yolu bulduk.” (Zuhruf-22)
Onlar bir şeyi yalanlamak istediklerinde:
“…Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık” derler.” (Muminun-24)
Babalarından böyle bir şey duymadıkları için duydukları şeye “yanlıştır” diyorlardı. Ve yine babalarının da kendileri gibi yaptığını gördükleri için kendi yaptıklarının “doğru” olduğunu söylüyorlardı. Küfre sapanların bir olayı tasdiklemesi veya yalanlaması tıpkı babalarının fiillerine göreydi.
Kuran, onların babaları hakkında şöyle buyuruyor:
“Onlara: ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denildiğinde: ‘Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyuyoruz’ derler. Ya, ataları bir şeyden anlamıyor veya doğru yolu bulamamış idilerse!” (Bakara-170)
Allah, bu iddialara yanıt olarak Saffat suresinde şöyle buyuruyor:
“Onlar atalarını (hakikatten) sapmışlar olarak buldular. Kendileri de, onların izlerinden koşturuluyorlardı.” (Saffat-69/70)
Cehennem ehli için vaat edilen bu azapların sebebi babalarını yanlışlık içerisinde buldukları halde onların yolunda gitmekte ısrar etmeleridir.
Âlimler Allah’ın Hüccetlerinden Biridir
Ayetin devamında Allah babalarının yanlış yolunu devam ettirenler için hüccetin tamamlandığını buyuruyor.
“Ve ant olsun ki, onlara nezirler (uyarıcılar) gönderdik.” (Saffat-72)
Bu hüccet, bazen bir Peygamber, bazen bir imam veya İmamın naibi bazen de Peygamberin varisi olan bir Âlim olabilir.
Melekler cehennem ehlinin cehenneme gönderildikleri anda şöyle seslenir:
“Size bir korkutucu (uyarıcı) gelmedi mi?”
Meleklerin bu uyarıcıdan maksatları sadece Peygamber veya imama değildir. Zira birçok insan zaman açısından Peygamberi hiç görmedi. Bu korkutuculardan (uyarıcılar) kasıt uyarıcılar) İslam öğretilerini insanlara ulaştıran âlimler ve varislerdir. Daha açık bir ifadeyle meleklerin söylemek istediği şey, “sizin etrafınızda bulunan âlimler, Kuran ve Ehlibeyt’ten öğrendiklerini size ulaştırdıkları halde siz onlara uymadınız” hakikatidir.
Melekler cehennem ehline karşı, tebliğcileri ve onların yapmış olduğu işi savunacaktır. İlim talebelerinin ve âlimlerin, Allah’ın vermiş olduğu bu nimeti kendilerinden almaması için çok şükretmeleri gerekir. çünkü onların yaptıkları dini öğretileri tebliğ işi, meleklerin dikkatini cezbetmekte ve ilgi alanına girmektedir. Bu, öyle hafife alınacak veya kendisi azımsanacak bir vazife değildir.
Ayetullah Cevadi Amuli