İmam Humeyni’nin Paris Sürgünü ve FETÖ İftirası
Burnundan nefret soluyordu adeta. “Cennetin yolu İran’dan geçse ben sorarım kenarından bir yol var mı diye” düşmanlığını akıtıyordu temiz dimağlara ta küçük yaşlardan itibaren…
İran düşmanlığını ve mezhepçiliği cemaat politikası edinmiş, arkasındaki Devlet- Medya desteğiyle halk arasında açıkça bu düşmanlığı körüklüyordu.
Oysa kendisi sevgi elçisi pozlarındaydı ve Müslim-Gayri Müslim herkesi kucaklayan bir hareket içinde olduğunu iddia ediyordu. Dinler Arası Diyalog ile Yahudi ve Hristiyanlar ile her türlü yakınlaşma içerisine girmişti ancak bir İran’ı bir de Filistin’i sevemedi.
Filistin-İsrail meselesinde her zaman İsrail’i haklı görürdü. Mavi Marmara olayında bile mevzu Filistin olunca gidenleri ve şehit olanları bir kafir ilan etmediği kalmıştı.
Kadim Yahudi devletinden ve Otoriteden izin alınması gerektiğinden bahsederken hükumet de sesini çıkaramamış o zaman aralarından su sızmadığı için Mavi Marmara davasına sahip çıkmak şöyle dursun “Giderken bana mı sordunuz demişti” herkes unutur bir Allah bir de kader unutmaz…
Son 10 yıllık süreçte garip bir gelişme yaşandı. Çeşitli tartışma programlarına katılan üstün zeka(!) sahibi analistler, “Fetullah Gülen’in Humeyni gibi döneceği ve devrim lideri olacağını” ileri sürmeye başlamışlardı. Ama hangi akılla?!
Fetullah Gülen ki her zaman güçlünün yanında olmuş ve gücün el değiştirdiğini gördüğü anda darbecilerin yanında yer almış bir kişiydi. Devlette kadrolaşmak için İslami bütün prensiplerden taviz vermeyi salık verdiği halkın büyük çoğunluğu tarafından bilinen bir vakıadır.
Şimdi burada bir duralım. Gülen Cemaati veya günün Cemaatçilerinin diliyle FETÖ her zaman hükümete geçene oy vermiş ve destekleyen bir vaziyetleri varken son hükümetle birlikle nirvanaya çıkan yapılarıyla ilk 10 yıl bakanların gidip elini eteğini öptüğü bir kişiydi sonrasında ne olduysa oldu. Orası zaten konumuzun dışında.
Peki İmam Humeyni? Seven sevmeyen herkes bilir ve dile getirir ki İmam Humeyni’nin Şahlık ile Muhalefet hareketi gençlik yıllarına dayanmakta olup hareket anlamda 1960 yılından itibaren M. Rıza Şah’a karşı muhalefetini net ve sert bir şekilde bildirmişti.
İmam Humeyni ile F. Gülen ‘in değil karşılaştırılması aynı cümlede geçmeleri bile abestir. Zaten bu mantıksız iddia tutmadığı için rafa kaldırılmıştı ki Hükumete yakın ATV’de oynanan bir dizi küflenen bu iddiayı yine ısıtıp millete ikram etti.
“Yalnız Kurt” adlı dizide geçmişteki Terör, Darbeler, FETÖ’nün devlete sızma girişimleri anlatılıyor ancak ne hikmetse 5. Bölümde “Fettah Dakkah’ın Humeyni gibi devrim yapmak istediği” ne değiniliyor. Biri Paris’ten devrim yapmış diğeri Amerika’dan taraftar toplayacakmış vesaire…
Olayın gerçek olup olmaması kimin umurunda?! Ne kadar saçma olursa olsun sonuçta bu diziyi izleyen kitlenin açıp basit bir araştırma yapmayacağından o kadar eminler ki…
Bu alçakça iftirayı daha önce de atmışlardı birileri. İmam Humeyni’yi CIA getirmiş de Fransa desteklemiş de devrimi oradan yapmış da…
Önce mert olmak gerekir düşmanına bile iftira atmak mert kişiye yaraşmaz. İmam Humeyni sanki kaçmış da kendi isteğiyle bir yerlere sığınmış gibi konuşanlar İmam karşıtı resmi tarihi bile okumamış kişiler.
Basit bir araştırmayla anlaşılacak ki:
- İmam Humeyni 1963’te tutuklanıp 1 yıl gibi tutuklu kalıp 4 Kasım 1964’te Türkiye’ye sürüldü.
- Önce Ankara’da sonra Bursa’da kısa bir müddet kaldıktan sonra 4 Ekim 1965’te Irak’a sürüldü.
- Burada yıllarca çalışmalarına devam etti İran’da devrim hareketleri başlayınca Şah’ın baskısıyla Irak’tan da çıkmak zorunda kalan İmam Humeyni Kuveyt’e iltica talep etmiş ancak kabul edilmemiştir.
- 5-6 Ekim 1978’de Paris’e sürgün edilmiştir. Paris’in bir banliyösünde 1 Şubat 1979’a kadar kalan İmam Humeyni İran’a geri dönmüştür.
- Ancak geri dönüş oldukça tehlikelidir çünkü Şah kaçmış olsa da geride bıraktığı güçlerin uçağı indirme ihtimali vardı.
- Buna rağmen İmam Humeyni milyonların bedenlerin ördüğü duvarlar arasında Tahran Hava Alanı’na indi.
- 1-11 Şubat arası devrimin en zorlu günlerinde halkın yanında yer aldı ve İslam Devrimi’ni halkıyla birlikte başardı.
- Savaş, Ambargo yıllarında halkının her anlamda yanındaydı saraylardan, yalılardan halkı yönetmedi.
- Ve vefatında da aynen geldiği gibi on milyonu aşkın halkıyla birlikte ebedi aleme uğurlandı.
Evet yukarıda kısaca değindiğimiz olaylar tartışmalı bilgiler olmayıp Wikipedia’da bile rahatlıkla ulaşılabilecek bilgilerdir.
Şimdi aklı ve vicdanı olan herkese soruyoruz 1 Şubat 1979 ile 5 Ekim 1978 arasında kaç ay var? 4 ay bile Fransa’da kalmamışken ve devrim hareketleri Fransa sürgününden önce başlamış olduğu bilinirken kim ne hakla İmam Humeyni’nin Batı’dan destek gördüğüne inanabilir ki? Kaldı ki Fransa’ya güle oynaya gitmemiştir mecbur kalmıştır. Çünkü şu an İmam Humeyni’ye laf atanların devlet yöneticileri İmam Humeyni’yi korku veya hasetten dolayı kabul etmemişlerdir.
Bu kadar izahın kafi geldiğini umarak F. Gülen konusuna geri dönecek olursak; FETÖ elebaşı olan bu İran ve Ehli Beyt düşmanı şahsın ne zoru vardı da 21 Mart 1999’da sağlık sorunlarını bahane ederek Amerika’ya gitti? 28 Şubat darbesini “Hayırlı Olsun” diye kutlayan bu Zat-ı Muhterem(!) yine 28 Şubat sürecinden payını almış ve vatanını ve sevenlerini terketmiştir.
Hâlâ Pensilvanya’da son zamanlarını yaşayan F. Gülen, kendisini Alim bilerek samimi bağlanan on binlerce insanın doğrudan yüz binlerce insanın da dolaylı olarak mahkum edildiği 15 Temmuzdan günümüze gelen süreçte kendisine bağlananları yüz üstü bırakmış, onlara sahip çıkmamış aslında kasıtlı bir şekilde onları yem etmiştir.
Hangi akıl İmam Humeyni ile bu şahsı karşılaştırabilir ki…