İmam Ali Hamaney

İmam Hamenei Bir Gününü Nasıl Geçiriyor ?

İnsanın dünyaya bakış açısı onun ideolojisinin temelini oluşturur. İdeolojiler de insanın hayat tarzını belirler.




İdeolojik öğretilerin insanın yaşamını yölendirdiği, insanın bireysel ve toplumsal yaşamını şekillendirdiği toplum biliminin/sosyolojinin temel kabullerindendir. İnsanın ideolojisi ilahi ise yaşam tarzı da ilahi olacaktır, yani hayatının nasıllığını ve yönünü din belirleyecektir. İnsanın ideolojisi, beşer kaynaklı ideolojiler olursa hayat tarzı da humanist/materyalist bir yaşam tarzı olup bütün kural ve kaidelerini insan belirleyecektir.

İlahi hidayet önderleri ilahi maariften oluşan yaşam tarzını insanlara sunarken, öncelikle kendileri o yaşam tarzını pratikte gösterirler.

İmam Hamenei, kendi yaşam tarzı ile hidayet önderlerinin hayat tarzını bizlere bir ayna gibi yansıtmaktadır.

İmam Hamenei’nin yakın korumalarından birisi Rehberin bir günlük yaşamından bazı bölümleri şöyle anlatıyor:

Dikkat edilmesi gereken konulardan biri genç nesildir; İmama Hamenei şöyle buyuruyor: “Gençlerden üç şey istenmektedir; talim, terbiye ve tehzib”.

Rehber, talim, terbiye ve tehzibi kendisi için üç esaslı unsur olarak görür ve bizlerden de bunları yapmamızı isterdi. İmam spora çok önem verirler, sporu sağlıklı kalmak için bedenin idmanı ve talim, terbiye ve tehzibin de ruhun sporu olduğunu buyururlardı.

Rehberin bir gününü nasıl geçtiğini anlatmak istersek, günlük hayatında dikkat ettiği şeylere bakmak yeterlidir. Kendimizi eğitmemiz için bizlere tavsiyede bulunduğu bu üç asli unsuru onun hayatında görebiliriz.

İmam, sabah namazından bir veya bir buçuk saat önce uykudan kalkar ibadet ve teheccüd namazı ile meşgul olur ama günleri birbirinden farklıdır; haftanın her günü aynı şeyi yapmaz; bir gün çok namaz kılar, bir gün fazla Kur”an okur, bir gün fazla dua eder, bir gün ise fazla zikirle meşgul olur, ardından sabah namazını kılar.

Sabah namazını cemaatla kılarlar; en az cemaat namazı korumaları ile kıldığı namaz olur. En fazla cemaati ise bulunduğu binadaki görevliler, çalışanlar ve korumalardan oluşur. Sabah namazını bürosunda kıldıkları için orada bulunan herkes katılır.

Sabah namazından sonra dağ sporu yaparlar. Haftada üç gün dağa yürüyüşe çıkarlar; 45-60 dakika arası dağa tırmanırlar ve 30-45 dakikada aşağı inerler. Tahran’ın etrafında bulunan dağlara gittiğimizde namazdan önce hareket ederiz, yol uzun sürüyor diye, ibadet programında aksama olmaması için zikirlerini ve Kur”an okumasını yol boyunca yaparlar, sabah namazını dağın eteğine vardığımızda kılarlar. Hava karanlık olduğu için etrafta kimseler yoktur; bir saat yukarı çıkarlar ve geri döndüğümüzde güneş doğar.

Geri dönüşde, dağ sporu yapmaya gelenler, İmam’ın dağdan aşağı indiğini görünce şaşırarak kendi kendilerine derler : “Rehber ne zaman yukarı çıktı ki şimdi aşağı iniyor”.

İmam dağa çıktığında farklı elbise giyer ama emmame başındadır fakat devamlı kullandığı emmame değildir, daha küçüktür. Bazı yerlere ise sivil kıyafet giyerek giderler; örneğin Kirman’a gittiği zaman görmüşsünüzdür, Kirman’da deprem olduğu zaman İmam üç defa Kirman halkın durumunu görmek için sivil kıyafetlerle onları görmeye gitmiştir.

Emniyet için devamlı aynı dağa gitmeyiz Tahran ve etrafındaki dağlara sırayla gideriz Tahran’ın kuzeyine, Velincek, Derbend ve Rey şehrindeki dağlara gideriz.

Dağa tırmanma sporunu yaptığı günlerin dışında diğer 4 günde evde sporunu yaparlar. Bir işi asla yarıda bırakmaz, başladığı her işi hem tam yapar, hem de işin bütün inceliklerini öğrenir ona göre yapar.

Spor bittikten sonra bürosuna geçerler; bürosuna gitmesi, dağa gittiğimiz zaman saat 7.00 -7.30 arası değişir. Bu saatte özel bir görüşmesi yok ise evine geçer ve ailesi ile kahvaltı yaptıktan sonra tekrar bürosuna giderler. Özel görüşmesi varsa görüşmesi kahvaltıyla başlar, görüşmeye gelenler kahvaltıyı İmam’la beraber yapar ve daha sonra görüşmelerini yapıp ayrılırlar.

Kahvaltıdan öğlen namazına kadar bürosunda idari işlerle meşguldürler. Öğlen ezanı okunduğu zaman ne işi olursa olsun bırakır namaza giderler, hatta sohbetin ortasında bile olsa konuşmayı keser, “namazı kılıp devam edelim” derler. Namazdan sonra toplantı devam edecekse devam edip bitirirler ve toplantıya katılan misafirlerle beraber öğlen yemeği yerler.

Namazdan sonra görüşmesi yoksa evi yakın olduğu için ( 30-40 metre) evine geçer ve ailesiyle beraber öğlen yemeğini yerler ve iki saat istirahat ettikten sonra saat 15.00’de tekrar büroya gelirler. Devlet erkanından herhangi birisiyle bir toplantısı veya özel görüşmesi varsa onu yaparlar. Herhangi bir görüşmesi yoksa özel kütüphanesine geçer ve mutalaa ile meşgul olurlar.

İmam Hamenei’yi her gördüğünüzde devamlı zikr ettiğini görürsünüz, bir lahza dahi gaflette olduğunu görmeniz mümkün değildir; devamlı ya zikr ederler, ya Kur’an okurlar. Örneğin, Rehberin huzurunda bir program olduğunda, meddahlık ve şiir gibi programlar olduğu zaman İmam’ın eli genelde dudaklarının üzerindedir çünkü zikr ettiği zaman görülmesini istemez.

Kur’an okunması hakkında bizlere hep tavside de bulunurlardı: “Çocuklar Kur’an’ı çok okuyun, Kur’an nurdur, Kur’an’ı çok mutalaa edin, ben gençliğimde üç günde bir Kur’an hatmederdim yani günde 10 cüz. Şimdi o firsatım yok, ihtiyarladım, yaşım geçmiş, işlerin yoğunluğu, sorumluluğun büyüklüğü ve sorunların çokluğu gerçekten fazla Kur’an okumaya fırsat bırakmıyor, bu işler beni Kur’an’dan uzaklaştırdı; 9 – 10 günde bir Kur’an’ı ancak hatmedebiliyorum.”

İmam Hamenei, Kur’an’dan uzaklaştığını dediği bu dönemde günde üç cüz okuyor,10 günde Kur’an hatm ediyor, bizler bir mubarek Ramanzan ayı boyunca bir Kur’an hatmi yaptığımızda mucize gerçekleştirdiğimizi sanırız. Kendimizi Allah’tan alacaklı hissederiz. Biz Kur’an’a ve onu okuyup hatmetmeye, mutalaa etmeye ihtiyacımız var, Allah’ın bizim Kur’an okumamıza ihtiyacı yok ki.

İmam Hamenei geniş bir aileye sahiptir; kendisi, muhterem eşi ve altı çocuğu beraber yaşarlardı, şimdi çocukları evlendikleri için ayrı yaşıyorlar. Bu ailenin sekizinin hepsi hem Kur’an hafızıdırlar, hem de Kur’an karisidirler. Kur’an ile me’nus olmak budur. Bazen radyodan İmamın Kur’an okuması yayınlanır, muhakkak duymuşsunuzdur ama tanımamışsınızdır çünkü kim olduğu söylenmez. Bazen İmamın kendisi dahi teşhis edemiyorlar ve okuyanın Mısırlı kari “Mustafa İsmail” olduğunu söylüyorlar halbuki Kur’an okuyan kendileridir. İmam’ın Kur’an’ı, Mustafa İsmail tarzı ile okurlar.

İmamın tavsiyelerine amel etmek istiyorsak, İmam’a yakın olmak istiyorsak Veliyyi Fakihin öngördüğü ameller bunlardır; eğitim-öğretim, tehzib ve Kur’an okumak. Bedenin sağlıklı olması için nasıl spor gerekli ise ruhun da eğitilip nefsin tezkiye edilmesi için idman/spor yapmak gerekir

Tehzib ve tahsil insanın iki kanadı hükmündedir insanı istediği yere yüceltir, bunlardan biri olursa tehlikelidir. İnsanı helak eder. Örnekleri toplumumuzda görülmektedir; sadece tehzib olur, ilimden yoksun olursa şeyh Ali Tahrani gibi olur, yalnız ilim/tahsil olur tehzib olmazsa Ekber Genci, Muhacirani gibi olur. Muhacirani 16 sene ülkede en yüksek makamlardan birindeydi şimdi İngiltere’de sığınmacı olmuş. Ekber Genci Devrim Muhafizlarının Tahran istihbarat sorumlusuydu şimdi Amerika’da sığınmacı konumundadır.

İmam Hamenei’nin tavsiyelerinden birini alır diğerini terk edersek akibetimiz bundan farklı olmayacaktır. İmamın yaşantısını tanırsak herşeyi bize göstermektedir.”

Bir gününü tamamen ilim öğrenmek için tahsil, tedris ile geçiren, nefsini tezkiye ve terbiye için eğiten, siyasi entrikalardan uzak bir rehberin elbette müslümanların rehberi olmaya liyakati olacak, Peygamberin varisi olduğunu yaşam tazı ile gösterecektir.

https://irangercekleri.com/hasdi-sabi-ve-hizbullah-bolgede-direnisin-basarili-deneyimleri/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu