Bir İranlı Öğrencinin Tecrübeleri: Türkler İranlılar hakkında ne düşünüyorlar?
Türkler, bazen abartılı ve genellikle yanlış olan görüşlere dayanarak İran hakkındaki önyargı ve genel kabullerini korumaya devam ediyorlar.
Amir Hashemi Moghaddam: İran’da muta nikahı yaptıracak kadın kolayca bulunabilir mi?; Dört kadını aldığınızda, bir evde mi yaşıyorlar ya da onlar için dört ayrı ev mi açıyorsunuz?; Eğer gerçekten Müslümansanız neden namaz kılmıyorsunuz? Vb.
Türkler, buna benzer onlarca soruyu bana ve diğer İranlılara soruyorlar. Özellikle, sıcak ilişki kurduğumuzda ve aramızda bir samimiyet oluştuğunda, Türklerle sadece bir kaç kelime konuştuktan sonra, Türk olmadığımı anlayıp “Memleket nere?” sorusunu yöneltiyorlar. “İranlıyım” dediğimde, benim de her zaman hoşuma giden ikinci tepkiyi gösteriyorlar: “Olsun, kardeşim, hepimiz müslümanız”.
Bu tepkiden duyduğum memnuniyetin nedeni, Müslüman olduğumun vurgulanması değil, ortak bir noktaya değiniyor olmasıdır. Yani, ilk karşılaşmada, ayrılıklara vurgu yapmak yerine vatan benzerliğine atıfta bulunuyorlar. Birçoğu da, özellikle okur yazar veya sinema seven kişiler, İran’ın eski edebiyatını ve bugünkü başarılı filmlerini, sinemasını överek İranlılara son derece cazip gelen üçüncü reaksiyonu sergiliyorlar. Bu saydıklarım, bir İranlı için, ona saygı duyan ve ellerini samimi bir şekilde uzatmış bir ülkede yürüdüğünü hissetmek için yeterlidir.
Ancak bazen bu güzel hatıralarda iniş çıkışlar olabilir. Bu yazının başında sıraladığım soruları Türkler bazen hiç çekinmeden sorabiliyorlar. Birçok Türk’ün böyle şeyleri sormayı sevdiğini biliyorum, ancak bazıları utanıyor ya da beni bozmaktan endişeleniyorlar. Bazıları da aradıkları konuyla ilgili konuşmak ve cevabını bulmak için o kadar havadan sudan konuşuyorlar ki nihayet ana konuya giriyoruz. Bu durumlarda, tabii ki durumu anlayıp konuya daha çabuk girmeleri için onlara yardımcı oluyorum.
Bu soruları daha çok duymak lazım
Dürüst olmak gerekirse, bu sorulara alıştım ve İran’ın gerçek yaşamını (Basın kuruluşları ve özellikle de Batı medyası tarafından yaratılan yanlış algılardan değil) daha fazla Türk arkadaşlara anlatmak amacıyla, bunları giderek daha çok duymak istiyorum. Tabii ki, diğer İranlıların da mutlu olacağından emin değilim (belki ben kültürel antropoloji okuduğum için, bu kültürel farklılıkları daha iyi görebilirim).
Örneğin, onlara İran’da ne muta kadın’ı bulmak kolay ne de saatlik veya gecelik muta bulmanın mümkün olduğunu anlatıyorum. Muta için bulunan kadın (eğer bulursanız, ben bulamadım!) bir saatten 50 seneye kadar, nikahtan önce ve boşanmadan sonra, iddetiyi beklemek zorundadır. Yani dört ay ve on gün veya 130 gün; aynen daimi nikah gibi. Dolayısıyla, mantıklı düşünersek, 130 gün önce ve 130 gün da sonrasını beklemeli kadınlar, bir saat için hiçbir kadın muta olamaz. Gerçi duyulduğu kadarıyla, bazı insanlar iddet süresini tutmamasına rağmen, kendini muta çift olarak tanıtmaktadır. Ancak bunlar hem çok az, hem de sadece polis ve hükümeti aldatmak için böyle diyorlar. Polis de bu hileleri anlarsa, onlara zina yapan insanlar gibi davranmaktadır.
Şüphelere yanıt
Dört kadın meselesine gelince… İran’da dört kadınla evlenmiş bir erkek arkadaşlarım, akrabalarım, komşularımız arasında dahi tanımıyorum, bilmiyorum. Hatta iki kadınlı da tanımıyorum. İran İslam Cumhuriyeti kanunları Şeriat’a dayandığı için, erkekler dört kadını alabilirler; ancak iki faktör bu yasanın uygulanmasını engellemektedir: İlk olarak, kanunların kendisi tarafından belirlenen şartlardır. Örneğin, bir erkek ikinci kadını almak istiyorsa, ilk karısının resmi ve yasal onay vermesi gerekir ve bundan hariç mümkün değildir. Ve size göre, kocasına böyle izin veren kadın var mıdır?
İkinci engel kültürel ve sosyal engellerdir. Kültürel ve toplumsal baskılar İranlı erkekler için böyle bir izin vermez. Hatta bazı devlet kurumları ve siyasi partiler, çift eşli erkekleri işe almamaktadır. En azından dört yıldır Türkiye’de yaşayan kültürel antropolojide okuyan bir doktora öğrencisi olarak, İranlı kadınların gelenek görenek ve toplumsal haklarının (yasal ve resmi olmayan) Türk kadınlarından daha fazla olmasa da, kesinikle daha az olmadığını söyleyebilirim. İran’da ataerkil kavramı Türkiye’deki ataerkizmden çok daha zayıftır ve İranlı kadınlara yönelik şiddet, Türk kadınlarına yönelik şiddetten daha azdır. Bir örnek vereyim. İranlı arkadaşlarımdan biri, boşanmış bir İranlı kadınla evlendi. Türk arkadaşlarına bunu anlattığında, ilk soru şu olmuş: “Eski kocası tarafından tehdit edilmiyor musun?” Bir erkeğin neden eski eşinin kişisel hayatına müdahale etmesi gerektiğini anlamam uzun zaman aldı. Fakat bu dönemde Türkiye’de bazı örnekler görürken, söz konusu kültürel farklılıkları daha iyi farkettim.
Ancak en garip soru genç bir dindar adam tarafından soruldu: “İranlılar Müslüman mı?” Ve gülmeyle birlikte şaşkınlık içerisinde “evet” diye cevapladığımda, “Peki, namaz kılmayan nasıl bir Müslüman olacak?” devam etti. Bu sorunun ikinci kısmı bana daha önce de defalarca soruldu, fakat neden İranlıların namaz kılıp kılmıdıklarını sormalarını anlamıyordum. Bu genç adamla konuşurken, bu sorunun kökenini anladım: Şiiler hakkındaki algıları Türkiye’deki Alevilik gibi; Aleviler genelde namaz kılmıyorlar. İran’da, resmi olarak Şiiler’den hariç yaklaşık 2-3 milyon Alevi var.
Genel olarak, Türkiye’deki Şii mezhebiyle ilgili algılamalar, aynı muta ve namaz kılmaması gibi bir şeydir. Son yıllarda, internet ve sosyal ağların genişlemesiyle, İran’a yönelik Türkiye’deki bilincim biraz artmasına rağmen, maalesef ki hâlâ gerçeklerden çok uzaktırlar. Fakat öbür taraftan, Türkiye hakkında İranlıların bilincinin çok yüksek olduğunu söyleyebiliriz. İranlılar, Türkiye’de birçok siyasetçi, siyasi parti, aktör ve şarkıcının adını biliyorlar. Ayrıca, her yıl Türkiye’nin doğusuna (özellikle Van’a) ve batısına (özellikle İstanbul, İzmir, Antalya vb. şehirlere) iki buçuk milyon İranlı turistin yaptığı ziyareti dolayısıyla bu farkındalık daima günceldir.
Türkler görüşlerini değiştirmiyor
Ancak Türkler, yazı boyunca bahsettiğim abartılı ve genellikle yanlış olan görüşlere dayanarak İran hakkındaki önyargı ve genel kabullerini korumaya devam ediyorlar. Üstelik, İran’ın Türkler için bir çok avantaj sağlayan ülke olmasına rağmen (vizesiz girişi, büyük ve uygun bir pazar olması, Türkçe bilen nüfusu yüzde 20-25 oluşu, gezmek için ucuz bir ülke olması vb.) Türkler İran’a seyahat etmeyi hâlâ planlarına dahil etmiyorlar.