KaynaklarMakaleler

Ahir Zaman Dindarlığı!

İmam (a.s) dedi ki: Din, ağzınızda sakız olmuş! Dış görünümünüz dindarları anımsatıyor, ama içinizde din diye bir değer yok!

Her şey dinden daha önemli. Yeri geldiğinde dini sıçrama tahtası yapar, üzerine basıp diğer tarafa geçersiniz.

Eğer İmam Musa Kazım (a.s) “Dindarlığınız için alıştırma yapın” demişse bunun için demiştir.

Ben eğer falan görüşmeyi, falan toplantıyı, falan filmi veya falan futbol karşılaşmasını kaçırsam mı daha çok üzülürüm, yoksa sabah namazım kazaya kalsa mı?

Kızımı istemeye geldiklerinde veya oğluma gelin istemeye gittiğimizde karşı tarafın daha çok dindarlığına mı bakarım, yoksa servetine mi?

Bir iş kuracak olduğumda önce o işten ne kadar kazanacağımı mı düşünürüm, yoksa ne kadar helal veya haram olduğunu mu?

Gayet açık: Bu sorulara cevap verdiğimde kendi hakkımda “din derdi” tayışıp taşımadığım da ortaya çıkacaktır.

İmam (a.s) neden özellikle “Gaybet döneminde” dindar olmamızı vurguluyor?

Nudbe Duası’na bakınız. Cevabını orada söylüyoruz: “Farzları ve sünnetleri yeniden hayata geçirmek için gizli tutulan lider nerede?”

Çünkü Hz. Mehdi (a.s) zuhur ettiğinde unutulmuş dinî hükümleri toplum içerisinde hakim kılacak. Zuhurunun ve hükemetinin temel taşı dindir. Hatta bu yüzden (nitekim rivayetlerde de böyle geçer), “Mehdi yeni bir din getirdi!” diyenler de olacaktır. Halbuki o, yeni bir din getirmeyecek. Senin-benim etrafını kemirdiği İslam’ı getirecek, onu ihya edecek.

“İşime geleni yaparım, gelmeyeni atarım” dediğimiz İslam’ı yaşıyoruz biz. Ramazan ayını severiz ama azıcık zorlandığımızda oruç tutmayız. Namaz kılarız ama yalan da söyleriz. Hz. Mehdi konusunda naralar atarız ama ne amelimiz, ne sözümüz, ne gözümüz, ne de örtümüz Mehdi’ye layık bir biçim sergilemez. Hoşumuza gideni yaparız, gitmeyeni kenara bırakırız.

Eğer biz Mehdi’nin yarenlerinden olmak istiyorsak, kesinlikle dindar olmak zorundayız. Çünkü tarih de bunu ispat etmiştir: Hayatında din olmayan ve dini alıştırmalar yapmayan bir kimsenin İmam’ın yanında yer aldığı görülmemiştir.

Bu, ne demek?
Eğer aklederseniz şu demek:

Yani Ali, 25 yıl bu yüzden zahiri hükümetten uzak kalacak!

Yani Fatıma, o gün, o acı olayı yaşadığında etrafında yardıma koşan kimseyi bulamayacak!

Yani İmam Hasan’ın etrafındaki insanlar gece-gündüz demeden bir bir uzaklaşacak ve Muaviye’nin servetine koşacak!

Yani İmam Hüseyin’in elçisi Müslim, namazını kılıp bitirinceye kadar arkasında, daha önce İmam Hüseyin’e biat ettiklerini iddia eden hiç kimseyi bulamayacak!

Yani Aşura günü Kerbela’da, onbinlerin bulunduğu Kufe ordusundan sadece Hür meydana koşup ondan af dileyebilecek!

Bunlar, saymakla bitmez. Tarih o kadar önemli ki Allah da bu yüzden Kurân’da geçmişlerin öyküsüne yer vermiştir.

Eğer yine de “Ben dindarlığıma güveniyorum!” diyorsanız, size tarihten gerçek bir yaşam öyküsü anlatayım…

Tarih bize şunu kanıtlamıştır ki hayatında dinî alıştırmalar yapmayan hiç kimse, önceliği “din” olan imamın (a.s) yanında yer alamamıştır.

Daha önce 25 yıllık bir sessizlik döneminden söz etmiştik. İmam Ali’nin 25 yıllık sessizliği… Yani bu süre içerisinde birini düşünün: 25 yıl boyunca Ali nerede oturmuş ve kalkmışsa, o da onunla oturmuş ve kalkmış bir kimse…

Mesela nerede?

Örneğin, İmam’ın evine baskın düzenleyip ateşe verdiklerinde kılıcını çekerek karşılarına dikilmiş ve İmam Ali’yi savunmuş biri…

Hz. Fatıma’nın vasiyetnamesinin altına imza atmış…

Yine Hz. Fatıma’nın cenaze merasimine katılmış… (Bu merasimin insanlardan uzak ve gizlice yapıldığını göz önüne alırsak, Ehlibeyt’in güvenini kazanmış özel kimselerden biri…)

Altı kişilik şurada İmam Ali’yi destekleyerek adaylıktan çekilmiş…

25 yıllık sessizliğin ardından insanların Ali’nin evine yöneldiklerini duyunca ilk biat edenlerden olabilmek için soluk soluğa evine koşmuş…

25 yıllık zaman diliminde her yerde Ali’nin adını anmış…

Ne kadar büyük bir saadet değil mi?
Bunca yıl Ali yanlısı olmuş bir kimse…
Hiç kuşkusuz Ali hükümetin başına geçecek olsa muhakkak onun için çalışacak asli unsurlardan biri gibi görünüyor!

Ama çok geçmeden görüyoruz ki Ali (a.s) hükümeti kurduğunda ilk karşısına çıkan bu adam oluyor!..

Zübeyr…

25 yıl Ali diyen bu adam, 25 yıl sonra onun karşısına dikiliyor…
Neden?
Çünkü Zübeyr, 25 yıl boyunca kendi bildiği dine göre hareket etti. Ali’nin anlattığı ve uyguladığı din ile kendi bildiği din arasında farklılıklar gördü. Sonra da bunun kabul edilemez olduğuna kanaat getirdi.

Çünkü Ali’nin anlattığı dinde adalet her şeyden önde geliyordu. Kurallar, bağların önüne geçiyordu. Hiçbir yakınlık, bu kurallar karşısında tölerans vesilesi olamazdı.

Ali derdi ki: Eğer namaz kılıyorsan, yalan söylememelisin ey Müslüman! Oruç tutuyorsan, haram yememelisin! Ahdetmişsen ser de versen ahdinden dönmemelisin! Düşmanına bile söz versen vefa göstermelisin!

Zübeyr, böyle bir İslam’ı karşısında görünce “bununla yaşanamaz!” diye düşündü ve bu yüzden karşısında durdu…

İmam Bakır’dan (a.s) rivayet edilmiştir ki Hz. Mehdi zuhur ettiğinde, vaktiyle İmam’ı çağırmaktan geri durmayan niceleri onun karşısına geçip muhalefet edecekler. “Neden geldin, geri dön! Gel demiştim ama minberime de karış dememiştim ki! Ticaretime neden laf ediyorsun? Neden örtümüze karışıyorsun? Namusumuzun sorumlusu sen misin? Bırak, gönlümüzce yaşayalım; sen de işine bak!” diyecekler.

Eğer şimdiden alıştırma yapmazsak vallahi ahir zamanın Zübeyr’leri biz oluruz!

O halde bırakın amellerinizle kibre kapılmayı da akıbetiniz için şimdiden alıştırmalara başlayın! Mehdi’nin yanında yer almak istiyorsanız kendi dininize göre değil, Ali’nin dinine göre hareket edin!

https://irangercekleri.com/tahran-cuma-namazai-hatibi-israilin-ortadan-kalkacagi-tarih-ile-ilgili-aciklamasi/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu