
Hüccetülislam Mesut Ali:Bazı güzel ameller vardır ki temizleyicidir; önceki günahların bir kısmını veya tamamını siler, yok eder. Geçmişin bütün günahlarını silen, temizleyen ve yok eden amellerden birini söyleyeyim:
Mesela bir insan düşünün… Yahudi veya Hıristiyan… Hayatı boyunca hiç namaz kılmamış, hiç oruç tutmamış, Allah’a olan hiçbir hakkını yerine getirmemiş. Yani Müslüman bile değil… Bu kimse Müslüman olunca, yani İslam’a girince geçmiş bütün günahları silinir, affedilir.
“İslam, geçmişi temizler.”
Bu Yahudi veya Hıristiyan, ömrünün sonlarına doğru İslam’a iman getirir getirmez bütün geçmişi silinir, temizlenir. Ne kadar ilginç bir şey. Hiç namaz kılmasa bile, hiç oruç tutmasa bile, hiç hacca gitmese bile!.. Ömrünün sonlarına doğru Müslüman olursa bütün ilahi haklarını telafi etmiş sayılır ve cennete girer.
Nitekim Maide 65’te Yüce Allah şöyle buyurur: “Kitap ehli olanlar inansalardı, çekinselerdi elbette kötülüklerini örterdik ve elbette onları da nimeti bol cennetlere sokardık.”
Birileri muhakkak soracaktır:
-Hocam, bu da (hâşâ) adalet mi yani? Biz bir ömür türlü zahmetle ibadet edelim; namaz kılalım, oruç tutalım, yazın sıcağında tesettürle gezelim; nihayetinde biz de cennete gidelim, onlar da!.. Bizimki bir ömür ibadet, onlarınki ise ömrün son günlerinde…
İnsanın zoruna gidiyor değil mi? Ancak bunun cevabı var. Cevabı da şu ki: Cennetin dereceleri vardır. Siz 50 yıllık kulluğun ardından cennetin bir derecesinde nimetlenirken onlar da son anlarındaki kullukla farklı bir derecesinde nimetlenirler.
Nitekim Allah, Ahkaf 19’da şöyle buyurur: “Ve herkesin, yaptığı işlere göre dereceleri var ve yaptıklarının karşılığını elbette tamâmıyla öder ve onlara zulmedilmez.”
Ama şu da var ki ey kardeşim! Bazen bu Yahudi veya Hıristiyan yahut her neyse… Ömrünün son anlarında öyle işler yapar ki derecesi seni de geçer, beni de…
Nasıl mı?
Nasıl mı bizi geçer?
Kerbela’ya bakın. Hz. Hüseyin’in yarenlerine… Onlardan biri de Hıristiyan’dı. Ömrünün son anlarında Müslüman olup Hüseynî kafileye katılmıştı. Vahab b. Vahab… Selam olsun ona… Öyle bir iman getirdi ki hepimizden öteye geçti. Bugün ayaklarının tozuna bile yetişemiyoruz onun… O Hıristiyan’ın…
Demek ki kâfire veya kitap ehline iman kibriyle bakmamalısınız. Çünkü bir ışıltıya bakar… Bir ışıltıyla sizden fersah fersah öteye geçebilirler. Belki de seninkiler, senin iman sandığın şeyler Allah katında farklı bir hesaba tabi tutuluyordur, kim bilir?
Acaba o gün gelip çattığında eleklerden süzüle süzüle göğe yükselen amellerin sana ulaşabilecek mi? Yoksa buharlaşıp uçmuşlar da bugün haberimiz mi yok? Kim bilir?…
***
Geçmişi tamamen silen ve geriye hiçbir günah bırakmayan amellerden biri demek ki İslam ile müşerref olmak imiş.
İkinci amele gelince…
Bir diğer temizleyici amel de şehadettir. Geçmişi tamamen siler ve geriye hiçbir günah bırakmaz. İnsanı tertemiz eder. Tıpkı bir bebek gibi… Kanı dökülür dökülmez, canı toprağa düşer düşmez Allah, uğruna feda edilen o canı kabul eder ve “Peki ey kulum, kabul ettim, ben de senin bütün günahlarını, bütün hatalarını, bütün geçmişini sildim, artık gir cennetime!” buyurur. Böylece tertemiz ve masum bir şekilde öbür âleme göç etmiş olursun.
Nitekim Kuran-ı Kerim’de şöyle geçer: “Benim yolumda göçenlerin, yurtlarından çıkarılanların, eziyete uğrayanların, savaşıp vuruşanların, vurulup ölenlerin kusurlarını, andolsun ki mutlaka örteceğim ve onları, kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım, Allah katından mükâfattır bu, daha güzel mükâfat da gene Allah katında.” (Âl-i İmran, 195)
İmam Muhammed Bakır da (a.s) bu ayeti açıklar nitelikte şöyle buyurmuştur: Şehidin kanının ilk damlası yere dökülür dökülmez bu, günahlarının kefareti olur…
Amaaa…
Şehit olmanın da bir şartı var. Kanın dökülür dökülmez Allah ile arandaki günahların silinebilir ama insanlarla olan hukukun öylece kalır.
İmam Bakır (a.s) hadisinin devamında, “…(şehidin geride bıraktığı) kul hakkı silinmez. Onu da yakınları kaza eder” buyurur. Yani yakınları geride bıraktığı kul haklarını yerine getirir de insanları razı ederlerse ancak o zaman bu haklardan arınmış olur.
Bir kez daha Kerbela’ya bakalım…
O gün Kerbela’da İmam Hüseyin (a.s), tarihe damgasını vuracak ve İslam tarihinde Kerbela Şehitleri olarak isim yapacak kimseleri belirlerken “Kimin üzerinde kul hakkı varsa bizimle gelmesin, şimdiden çıkıp gitsin” demiş, onları yanında istememişti.
Yine, İmam (a.s), “Kimin bir borcu (bir kul hakkı) varsa ve burada şehit olacak olursa, kıyamet gününde hayır amellerinden azaltılır ve borçlu olduğu kimseye yazılır. Dolayısıyla o kimseler gitsin ve borçlarını ödesinler” diye uyarıda bulunmuştu.
Bu, meselenin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seren bir hakikattir. Düşünün bir kere… İmam Hüseyin o gün yalnızdı, kimsesizdi, etrafı azdı. Buna rağmen boynunda kul hakkı ve borcu olan kimseleri yanında istemiyordu.
Eğer boynumuzda olan bir şey varsa onu muhakkak telafi etmeliyiz. Allah ile muamele etmeliyiz. Çünkü Allah iyi muamele edendir, telafi edendir. Onurun ve haysiyetin pahasına olsa da bunu yap. Çünkü Allah itirafçı kullarını bağışlar ve karşılığında ona yeni bir izzet kazandırır.
Sanma ki eğer falaninin yanına gider de “Gençliğimde sana şöyle bir şey yapmıştım, hakkına girmiştim, beni affet!” demekle haysiyetini kaybedeceksin. Hayır… Allah her şeyi görendir. Bu adım senin pişmanlığını gösterecektir ve Allah pişman kullarını sever, onları rezil etmez.
Allah’a andolsun ki insanların onuru, izzeti ve şerefi Allah’ın elindedir. Şeref su değil ki akıp gitsin. Sen Allah’a karşı yüzünün suyunu dök, Allah da sana şeref versin. Çünkü asıl şeref O’nun katındadır.
Merhum Resul Türk’ü biliyorsunuzdur… (Yakında bu merhum hakkında AHLAK KÜTÜPHANESİ sayfamızda geniş bilgi verilecektir) Onu tutuklayan polislerden biri şöyle anlatır: Merhum Resul Türk’ün geçmişine ve yaptığı kirli-karanlık işlere yakından şahit olan biriydim. Onu defalarca tutuklayıp karakola götürmüştüm. Buna rağmen diyorum ki “(İman ve ihlasta) onun ayağının tozuna bile yetişemeyiz!..”
Sizce bu adam neden böyle diyor? Halkbuki Resul Türk, döneminin mafyasıydı. Günahkar biriydi. Akla gelebilecek birçok günaha giriftar olmuş zorba biriydi. Öyle ki polisler bile onunla yüzleşmekten çekinirlerdi. Ama tüm bunlara rağmen o, geçmişini tümüyle Allah’a açtı. Her şeye kalem çekti. Allah da, vaktiyle insanların kendisinden uzaklaştığı bu kimseyi şerefle onurlandırdı. Onu milyonların sevgilisi yaptı…
Nasıl mı?..
Resul Türk, gerçek manada tövbe ederek nasuh bir tövbeyle Allah’a yöneldi. Geçmişindeki her şeyi telafi etme yoluna gitti. Allah da onun tüm kirli geçmişini sildi.
Nitekim Yüce Allah Furkan 70’te şöyle buyurur: “Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Günahları silen bir diğer temizleyici de işte bu nasuh tövbedir. Nasuh tövbe de tıpkı şehadet gibi ancak Allah’a karşı işlenen günahları temizler. Kul hakkını temizlemez. Kul hakkını ancak iade ederek temizleyebilirsiniz. Bunun için de nasuh tövbe gerekir. Aksi halde “esteğfirullah” demekle tövbe olmaz. Zira ancak böyle bir tövbe günahları iyiliğe çevirebilir. Çünkü gerçek tövbenin böyle bir özelliği vardır.
Allah rahmet eylesin, bizim bir üstadımız vardı. Derdi ki: Allah’ım bizim günahlarımızı bağışla, bağışla, bağışla! Zira eğer bağışlayacak olursan arşa kadar varan iyiliklerin sahibi olacağız. Yani arşa varan günahlar ettik; bizi bağışlayacak olursan hepsi iyiliğe dönüşecek ve bir o kadar sevabımız olacak.
Bazen bize soruyorlar: Hocam, yani mesela 50 kere de günah işlesek, yine tövbe edip bağışlanma dilesek Allah bizi affeder mi?
Tabii ki affeder. Nitekim aynı soruyu Muhammed b. Müslim İmam Bâkır’a (a.s) sormuş, İmam da (a.s) şöyle buyurmuştu: Ne zaman işlediğin o günaha karşı içinde bir pişmanlık hissedersen işte o senin tövbendir ve Allah onu kabul eder.
Sakın ola ki şeytan yanınıza gelip sizi vesveseleriyle aldatmasın; “Falani, boş ver, olan oldu/ geçen geçti, artık yapacak bir şey yok!” diye düşünmeyin. Ne zaman… ne zaman… ne zaman pişmanlık hissederseniz o zaman tövbe etmişsinizdir. Yeter ki pişmanlık hissedebilecek ve bunu koruyabilecek kadar inancınız olsun.
Ey gençler! Bu inancınızı koruyun ve zayıflatmayın. Aksi halde işlediğiniz günahlar size tatlı gelmeye başlar, günah işlemekte olduğunuzu unutturursa o zaman vay halinize!..
İLGİLİ YAZI:
https://irangercekleri.com/size-onemli-bir-haber-vereyim-mi-huccetulislam-nasir-refiinin-sohbetlerinden/