Şehid Muhammed Bakır Sadr’ı ve Kardeşi Şehid Bint’ül Huda’yı Rahmetle Anıyoruz.
Şehid Muhammed Bakır Sadr’ın Hayatı ve Mücadelesi
İmam Humeyni’nin tabiriyle “İslam âleminin düşünen beyni” Şehit Sadr ve kızkardeşi Bint’ül Huda 9 Nisan 1980′de Saddam güçlerince işkence altında katledildi.
Irak’taki Sadr ailesi İslam toplumuna birçok âlim, müçtehit, şehit ve kıyam ehli insanlar yetiştirmiştir. Ayetullah Seyit İsmail Sadr sömürgeci emperyalistlere karşı gerçekleştirilen “Tembaku Kıyamı”nın öncülerindendi. Kendisi 72 yaşında, Irak’ın Kazimeyn şehrinde Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. Ayetullah Seyyid İsmail Sadr, batı emperyalizmine karşı mücadeleyi devam ettirecek üç tane mücahit evlat geride bıraktı;
Seyyid Haydar Sadr (Muhammed Bakır Sadr’ın babası), Seyyid Sadruddin Sadr (kayıp İmam, Musa Sadr’ın babası) ve Seyyid Muhammed Sadr (Seyyid Muhammed Sadık Sadr’ın babası ve Muktada Sadr’ın dedesi).
İşte Sadr ailesinin en ileri gelen büyük âlimlerden biri de, Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr’dır. Allah’ın hükümlerini çıkarabilen bir müçtehit, felsefede büyük bir filozof, Kuran tefsirinde otorite, siyasette hiç kimseden korkmayan ve ileri görüşlü, yorulmak bilmeyen iyi bir araştırmacı ve Rabbini hakkıyla tanıma yolunda ilerleyen rabbani bir arifti.
Muhammed Bakır Sadr,1 Mart 1935 (h: 25. zilkade.1353) tarihinde Irak’ın Kazimeyn şehrinde dünyaya geldi. Babası Hz. Resulullah’ın evladı olan 7. imam, Musa-i Kazım’ın (a.s) soyundan gelen seyit Haydar’dır. Annesi de yine âlimleriyle meşhur, üstün ahlaki özelliklere sahip birisiydi. Şehit Sadr’ın kendisi gibi çok genç yaşta müçtehit olan bir erkek kardeşi, şehit Bint’ül Huda adında da düşünür, yazar, şair, öğretmen olan ve İslam yolunda onunla beraber şehit edilen bir kız kardeşi vardır.
İlkokula beş yaşında başladı, üstün zekâsı herkesi özelliklede öğretmenlerinin dikkatini çekiyordu. On bir yaşında ilkokulu bitirdiğinde, devlet tarafından bursla yurtdışında okumak için gönderilmek istendi. Fakat Şehit Sadr bunu kabul etmedi, O imam Sadık’ın (a.s) okulunda İslami eğitim almayı tercih etti.
O zamanların İslami ilimler merkezi olan Necef’e gitti. Burada çok değerli âlimlerden dersler almaya başladı. Fıkıh ve usul derslerini Ayetullah Hoi’den, felsefe dersleri Ayetullah Ali Yasin’den, batı felsefesini Badkubei’den ve hadis, rical, diraye, tefsir derslerini de diğer değerli üstatlardan aldı. Günde on altı saat ders çalışıyordu, daha on sekiz yaşındayken içtihat makamına erişti. Yirmi yaşında kifaye ve usul derslerini vermeye başladı. Verdiği dersle sonucunda birçok âlim, düşünür, mücahit, Allah yolunda ilerleyen topluma ve İslam’a faydalı büyük insanlar yetişti, bunlardan bazıları şunlardır:
Birkaç yıl önce Irak’ta şehit edilen Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Hekim, Ayetullah Seyit Mahmut Haşimi, Seyit Kazım Hüseyni Hairi, Şeyh Mehdi Asifi, Şeyh Gulam Rıza İrfaniyan.
Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, İslam uğrunda parlak bir mücadele geçmişine sahip olmakla birlikte ekonomi, felsefe, sosyoloji, siyasal bilimler, fıkıh, fıkıh metodolojisi, mantık ve diğer İslami ilimler alanında da uzmanlık makamına sahipti.
Şehit Sadr farklı boyutlarda mücadele yürütüyordu ve bu mücadele boyutlarından temel nitelikli olanı ise, düşünsel ve kültürel alanda mücadele etmesiydi. Bu bağlamda çok sayıda din öğrencileri, imanlı ve bilge insanlar yetiştirmişti ve genel halk için ise aydınlatıcı konuşma programları tertipleyerek yanlış düşünce bataklıklarından ve sömürü odaklı batı kültürünün korkunç tuzaklarından korumaya çalışıyordu. Öte yandan da asil İslami kültürü tanıtmak, batı kültür ve düşüncesinin zararlarına, eksikliklerine, tutarsızlığına ve temelsizliğine dikkat çekmek amacıyla birçok kitap yazıyordu. Yazmış olduğu eşsiz eserlerinden bazıları şunlardır:
1- Ekonomimiz
2- Felsefemiz
3- Kuran Ekolü
4- İslam’da İbadet Sistemi
5- İslam Ekolü
6- İslam’da Faizsiz Bankacılık
7- Yönetim Konusu
8- Çağdaş İnsan Ve Sosyal Sorunlar
Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, bu kitaplarında İslami düşünce ve kültürün açılımını sunmakla birlikte, batı düşünce ve kültürünün de yetersizliğine ışık tutmaktadır.
9- Tarihte Fedek
10- Şerhi Urvetul Vuska
12- Minhacus salihin, Hac Hükümleri ve Şerai’ul İslam kitaplarına haşiyeler.
13- Üç aşamadan oluşan ve kendi alanında yeni bir metotla yazılan Durus’un fi İlm’ul Usul.
Şehit Ayetullah Sadr, Irak’ta İslam devriminin gerçekleşmesi ve İslam devletinin kurulması için birçok siyasi faaliyetler de bulunmuştur. Bu alanda attığı ilk adımlardan biri, İmam Humeyni (r.a) ile birlikte hareket ederek Amerika sömürüsüne karşı mücadele başlatmasıdır. Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, İmam Humeyni’nin Amerika ve uşaklarına karşı yürüttüğü mücadeleye övgüler yağdırarak şöyle demiştir:
“İmam Humeyni’nin (r.a) Amerika ve uşaklarına karşı kıyamı, hem Amerika sömürüsünün iç yüzünü ortaya çıkarmış ve hem de dini mücadelenin gericilik olmadığını kanıtlamıştır”.
Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr ve diğer mücahit Irak âlimleri, sapık düşünceye dayalı grup ve partiler ve de dış kaynaklı siyasi akımlar karşısında mücadelenin en güzel yolunun örgütlü çalışma olduğu sonucuna varmış ve bu nedenle de İslami Davet Partisi, Âlimler Topluluğu… gibi örgüt ve oluşumlar kurmuşlardı.
Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, Baas Partisine ve Irak’ta faaliyet gösteren dış destekli uşaklara karşı atılgan ve korkusuzca bir mücadeleye atıldı. Ayetullah Hekim’in vefatından sonra mücadeleyi devraldı ve korkusuzca batı destekli zalim Baas Partisi hakkında şu tarihi fetvayı verdi:
“Bismillahirrahmanirrahim. Bu vesileyle Müslümanlara duyurulur: Her hangi bir isim altında Baas Partisine katılmak haramdır ve herhangi bir şekilde bu partiyle işbirliğine girmek, hem zalim ve kâfire yardımcı olmaktır ve hem de İslam’a ve Müslümanlara düşmanlıktır.”
Seyyid Muhammed Bakır Sadr’ın bu net ve açık fetvası, Irak yönetiminde ve Baas Partisi üyeleri arasında büyük bir korkuya neden olmuştu ve onların din karşıtlığı bağlamında tasarladığı bazı planlarını da suya düşürmüştü. Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr ve dostları, bu fetvadan sonra büyük sıkıntıları göğüslemek zorunda kaldılar. Çünkü artık Baas Partisi kadrosu ve Irak yönetimi, Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr’ı ve dostlarını, ortadan kaldırılması gereken asıl düşmanlar olarak belirledi. Daha sonraları şehit sadrın etrafındaki birçok insan tutuklanarak şehit edildi. Bunun üzerine Baas Partisi ve Irak yönetimine karşı kıyam fetvasını yayınladı:
“Bismillahirrahmanirrahim. Müslüman ve mücahit Irak halkının tümünün Baas Partisine ve yönetici kadrosuna karşı silahlı kıyama girişmesi ve bu küfr partisinin kurmaylarını buldukları her yerde öldürmeleri ve böylece de Irak halkını bu hunharların pençesinden kurtarmaları kifaî farzdır.”
Peşi sıra Saddam, hemen Ayetullah Sadr’ın tutuklanmasını ve hapse konulmasını emretti. Şehit Sadr tutuklandıktan sonra, kız kardeşi Bint’ül Huda İmam Ali’nin (a.s) türbesinde halka hitaben hamasi bir konuşma yaptı, sonrasında halk Ayetullah Sadr’ın biran önce bırakılması için yürüyüşler ve eylemler düzenlediler. Halkın kıyamından iyice korkan Saddam rejimi, Onu ev hapsinde tutmak üzere serbest bıraktı.
5 Nisan 1980 tarihinde yeniden tutuklandı, kendisiyle beraber halkı harekete geçirmemesi için Bint’ül Huda da tutuklandı, polis güçleri her ikisini aceleyle Bağdat’a götürdüler. Burada ikisine de birçok işkenceler yapıldı. Ayetullah Sadr’dan tek istenilen şey, İmam Humeyni ve İslam inkılâbı aleyhine birkaç cümle söylenmesiydi. Fakat O, acımasızca yapılan işkenceleri ve öldürülmeyi imam Humeyni’nin aleyhine konuşmaya tercih etti. 9 Nisan günüde işkenceler altında, kardeşi Bint’ül Huda ile birlikte şehadet makamına ulaştı. Ruhu şad, yolu kalıcı olsun.
Şehid Seyyid Ayetullah Muhammed Bakır es-Sadr’ın kızkardeşi
Tarih sahnelerine bir göz attığımızda, güzel ve çirkin sahneler göz önüne gelir. Tarih boyunca hak ve batıl cephesinin birbirleriyle kıyasıya savaştığını görürsünüz. Birisinin hakkı inatla inkar ettiğine, diğerinin aşk ve şevkle cihada koştuğuna şahid olursunuz.
Tarih sahnesindeki bu hadiselerde pak ve temiz yüzlerle karşılaşırsınız ki; bu yüzler sizi kendine cezbedip yüreğinizi sevgileriyle doldururlar.
Onların kurtuluş sancağını omuzlarında taşıyıp en önde ilerlediklerini, ‘sirac-ı munir’ gibi herkese yol gösterip ve herkesin yolunu aydınlattıklarını, delalet karanlığında ‘hidayet misbahı’, felaket bataklığında ‘kurtuluş gemisi’ olduklarını görürüz. Onlara kim tabi olursa nurlarıyla aydınlanır, onların kurtuluş gemisinde oturur, yüce feyizlere ulaşır. Her kim onlardan yüz çevirirse, er geç zillete düçar olur.
Bu ‘sabukun’ arasında dolaştığınızda onlara gönül verirsiniz; onlarda ismet, temizlik ve takva bulursunuz; ki onları bedenlerinde haya elbisesi, omuzlarındaki ilahi risalet, kalblerinde Allah aşkı ve hak erleriyle birlikte cihad ederken görürsünüz.
Musa’nın yanında Asiye’yi,İbrahim’le birlikte Hacer’i,İsa’yla birlikte Meryem’i,ve Muhammed’in (saa.) pak kucağında temiz kevser pınarı Fatıma’yı (selamullahi aleyha) görürüz. Ve bu pınarı kaynağından bu güne dek izlersek; nice pak ırmaklar görürüz. Hz. Fatımatüz Zehra’ya tabi olan ve onun yaralı göğsüne başlarını koyan nice pak kadınlar görürüz. Bu iman ve takva abidesi Hz Fatimatüz Zehra’nın kızları arasında bir kadın görürüz ki; adı BİNTUL HUDA dır.
Hz. Fatimatüz Zehra soyundan fazilet ve takva sembolü bir ailede Hicri 1357 (M 1937) yılında bir kız çocuğu dünyaya geldi. Amine olarak adlandırıldı. Babası Hüccetül İslam Seyyid Haydar Sadr’dır. Pak ve takva sahibi bir kadın olan annesi ise; Şeyh Hüseyin Ali Yasin’in kızıydı.
Amine 6 aylık iken babasını kaybetti. Kimbilir belki de kader bu küçücük kızın ağabeyi ile birlikte büyük bir mücadeleyi üstlenmesini istiyordu. Amine, küçük yaştan itibaren ağabeyi Muhammed Bağır Es Sadr’ın yanında İslami ilimleri öğrenmeye başladı. Kardeşleriyle birlikte Irak’ın Necef şehrindeki Havzayı İlmiyye de (ilmi medrese) ders okumaya gitti. Amine, Necef’te sarfı nehv(Arap grameri ve edebiyatı) usul, fıkıh, hadis, ahlak, tefsir ve siyer gibi dersleri okudu. İslami ilimleri öğrenmeye can atıyordu. Fakat Müslümanların içinde bulundukları acıklı durum, onu bildiği kadarıyla irşada, mücadeleye davet ediyordu. O, İslam’ın bir ilaç gibi kitaplardan hastalara aktarılması gerektiğine inanıyordu.
Toplumsal meseleleri, özellikle kadınların içine düşürüldüğü durumu incelediğinde, kendisini ne kadar ağır bir mesuliyetin beklediğini anladı. O, Irak kadınlarının, Doğu’nun ve Batı’nın ilhadi düşüncesinin hücumuna maruz kaldığını ve bunların kurtarılmaları gerektiğine inanıyordu. Bu nedenle Irak’lı kadınlar arasında yeni bir hareketi başlatarak onları şeytanlara yem olmaktan kurtarmaya çalıştı.
Amine, kadınlar arasında özellikle eğitim görmüş kadınlar arasında büyük bir değişiklik olacağına inanıyordu. Ona göre bu kesim, gelecek nesiller üzerinde çok etkin olacak ve büyük sorumluluklar üstlenecekti. Bu kesimin etkilendiğini sezen Amine, onların doğru yola gelmeleri için çok çalıştı. Ve Allah’ın yardımıyla kadınların düşüncelerinde bir Inkılap meydana getirip onların İslam ile aralarında derin bir bağ kurmalarını sağladı. Bu başarısının en belirgin örneği; üniversiteli kızlar arasında tesettürün yaygınlaşmasıdır. Mücahide Irak’lı bacılardan biri, Amine’nin şehadetinden Irak’ın kafir Baasçı rejiminin güttüğü hedefi şöyle izah ediyor:
“Amine kadınları şuurlandırdı. Tesettürü yaygınlaştırdı. Toplumun kadına bakışını ve kadınların İslam’a bakış açısını değiştirdi. Laik kafir rejim ise; bütün bunların kendi aleyhlerine olacağını biliyordu…”
Evet, Bintul Huda kız öğrencileri -üniversite ve diğerleri- eğitmeyi üstlendi. Onlara fıkıh ve İslam’ın diğer sosyal ve siyasal meselelerini öğretti. Bağdat, Kazimeyn ve Kufe’de kadınlar için kurslar açtı. Toplantılar düzenleyerek kadınları örgütledi.
Bintul Huda hem yazar hem şair hem de iyi bir konuşmacıydı. Ağabeyi Muhammed Bağır Es Sadr yakalandığında, Hz. Ali’nin mezarı başında bir konuşma yaparak halkı, kafir Baas rejimine karşı kıyama davet etti. O, bir diğer kardeşi olan Seyyid İsmail es-Sadr’a karşı düzenlenen öldürme komplosunu protesto için Kazımeyn’den Necef’e gitmek istediğinde korkuya kapıldı. Fakat korkusunu yenerek ‘Yolumdan asla dönmeyeceğim’ başlıklı bir şiir yazdı ve Necef’e gitti.
“Hakk yolunun dikenle dolu ve reyhansız olduğunu biliyorum. Buna rağmen öncekilerin izinden yürüyeceğim.Çünkü; ordular içinde tek bir mücahid bulunduğu müddetçe ve Allah kendi azıcık dostlarını zafere ulaştırdığı müddetçe Hakk; bu varlıkta ebedileşecektir…”
9 Nisan 1980 yılında Ağabeyi Muhammed Bağır Es Sadr ile birlikte idam edilerek Şehid edilen büyük alim Şehide Bint’ül Hüda’yı rahmetle anıyoruz
Selam olsun hidayetin kızına; selam olsun yolunun takipçilerine!
https://irangercekleri.com/ehl-i-beyt-mektebine-gore-dunyanin-gelecegi/