İran GerçekleriKaynaklarMakaleler

İslam Açısından İnsani Keramet ve İnsan Hakları

İran İslam cumhuriyeti takviminde 5 Ağustos günü (hş 14 Mordad) İslami insan hakları ve insani keramet günü olarak adlandırılmıştır.

Bu münasebetle İslami insan hakları uluslararası 3. Oturumu Tahran’da 4 ağustos Cumartesi gününden itibaren çalışmalarına başladı.

Bu bağlamda dün Tahran’da İslam İnsan Hakları ve İnsani Keramet Günü dolaysıyla düzenlenen merasimde İslam İnsan Hakları ödülleri Filistinli mültecilere yardımından dolayı Norveç İslam Vakfı Başkanı Ali Lenistat, Kudüs’ün İslami kimliğini savunduğu için Mescid-i Aksa Cami İmamı Şeyh Akreme Said Sabri ve Rohingyalı Müslüman mültecilerin haklarını savunmak ve onlara yardımda bulunmakta ektin rolünden dolayı Bangladeş’te Rohanigyalı Çocuk Okulu Koordinatörü Rüknüzzaman Ensari’ye verildi.

İnsan hakları her zaman sömürgeci güçlerin tarih boyunca diğer ülkelere sulta kurmak ve zorbalık yapmak için kullandıkları bir araç olmuştur. Bu yüzden ve yaşanan acı tecrübeler nedeni ile evrensel insan hakları bildirgesinin açıklandığı ilk başlardan beri Müslüman bilginler ve Müslüman ülkelerin muhalefeti ile karşılaştı. Fakat yine de İslam dünyasının düşünürleri evrensel insan hakları bildirgesinin temel ilkelerine kabul ederek, onları İslami kıstaslarla eşleştirmeye ve söz konusu ilke ve hakların İslam dininde daha mükemmel ve daha kapsamlı bir şekilde var olduklarını ispat etmeye çalıştılar.

İslami insan haklarının en değerli özelliklerinden biri, batının bazı siyasi düşünceler ve yaklaşımları nedeni ile evrensel insan hakları bildirgesinde dikkat edilmeyen veya yüzeysel bir şekilde geçiştirilen konulardır.

Örneğin İslami insan hakları bildirisinde tüm sömürgecilik ve istismarın şekilleri reddedilirken, bu konu ile mücadele hakka tüm insanlara saklı tutulmuştur. Üstelik sömürgenin çeşitli şekillerinin bir çeşit kölelik olarak reddediliyor. Bu konuya evrensel insan hakları bildirgesinin 4. Maddesinde de işaret edilmiştir fakat İslami insan hakları bildirgesinde daha detaylı olarak ele alınmıştır.
İslam açısından insani ve ilahi açıdan inan haklarına yaklaşmak sadece övülmesi gereken bir konu değil, üstelik hayret vericidir.

Amerika üniversitesinde dinler hocası İsmail Faruki şöyle diyor:

İslami hükümetlerin topraklarına, kamu yasalar çerçevesinde kimlik değerlerini genişletme hakkı mevcuttur ve bu hak aynı topraklarda yaşayan Müslüman olmayan vatandaşlar için de tanınmıştır.
İngiliz tarihçi ve antropolog Robert Briffault, miladi 8. Asırdan 12. Asrın sonlarına kadar geçen dönemi İslam dünyasının parlak, aktif, enerjik ve kalkınma dönemi olarak tanıtırken, bunun “barbarlıkta boğulan” batı dünyasının karşıtı olduğunu belirtiyor.

Briffault şöyle diyor:

Tüm insanlar için özgürlük ülküleri, insanların kardeşliği, insanların eşitliği ve istişare ile kamu oyları üzerine kurulan devlettir; Fransa ihtilali, hukuk bildirisi ve Amerika anayasasının şekillenme klavuzü, Latin Amerika’da bağımsızlık mücadelelerini şekillendiren ülküler ülküler, batının icatları değildi. Bu ülkülerin tümünün kaynağı ise Kur’an-ı Kerim’de vardır. Bu ülküler genelde Avrupa’nın ortaçağ dönemindeki aydınlar asırlar boyunca çeşitli kanallerden, örneğin İspanyol ve Sicilyalı Müslümanlardan ve haçlı savaşlarda İslam’dan aldıkları ülküleridir.

Bu gerçekler batı dünyasındaki insanları bir çoğu cehalet ve sapkınlığın karanlığına boğuldukları ve ortaçağı tecrübe ettikleri dönemde, büyük İslam düşünürleri ve araştırmacılarının bilim ve teknolojinin ilerlemesinde değerli çalışmaları olduğunu gösteriyor. Müslümanların bilimsel yenilikleri, icatları ve buluşları ise Rönesans döneminde Avrupa için uygun ortam hazırladı ve insanların çeşitli alanlarda ilerlemesi ve yükselmesi için aydın gelecekler vadetti.

https://irangercekleri.com/almanya-300-miyon-eorunun-irana-transferini-engelledi/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu