İran Milletinin Vahdeti ve Düşman Karşıtlığı
İran’da çeşitli dini ve etnik grupların mensupları her zaman her şeyden önce İranlı olduklarını ve her türlü taleplerini de milli çıkar ve milli vahdet çerçevesinde gündeme getirdiklerini ortaya koyan bir millettir. Dolaysıyla İran diyarının asırlar boyu engebeli tarihine rağmen iktidarla ayakta kalma sırrı bu dini ve etnik grupların vatanseverliği ve ecnebilere geçit vermemelerinden ibaret olduğu söylenebilir.
İran, eski medeniyeti ve hür, güçlü ve basiretli halkı olan bir ülkedir. İran bir kaç bin yıllık mazisi boyunca acı tatlı birçok hadise yaşamış, fakat tüm engelleri geride bırakmış ve yenilgilerden ders çıkararak, başarılardan daha iyi bir geleceğe uzanan köprü kurmuştur.
Öte yandan son bir asırda İran gelişmeleri büyük ivme kazandı ve özellikle İslam inkılabı üzerinden geçen kırk yılda İran’ın iktidarı, milli vahdeti ve bağımsızlığı daha da pekişerek emsalsiz bir konuma geldi.
Geçtiğimiz günlerde bazı ecnebi odakların planı ve organizasyonu ve kışkırtması ile İran’ın bazı kentlerinde çıkarılan isyanların hızlı bir şekilde kontrol altına alınması, İran milleti ve güvenlik güçlerinin uyanıklılığının işaretiydi. Yakıt fiyatlarına yapılan zamlara itiraz eden halk, önceden hazırlıklı bir şekilde aralarına karışan ve halkın malına ve kamu mallarına zarar veren ve barbarca tahrip ederek yakıp yıkan ve hatta bazılarını katleden veya yaralanan şaibeli kişileri ve provokatörleri aralarında görünce, hemen saflarını onlardan ayırdılar ve böylece bu ecnebi uşaklarının kısa sürede tespit edilerek yakalanmalarına yardımcı oldular.
12 Aralık 1946 tarihi, İran’da ülkenin toprak bütünlüğü ve milli vahdetine yönelik uygulanan bir başka komplonun bozguna uğratıldığı günün yıldönümüydu. Bu fitnenin sonucunda İran topraklarının bir bölümü parçalanıp eski sovyetler birliğine ilhak edilmesi planlanmıştı.
Macera ikinci dünya savaşının başlarında başladı ve İran bu savaşta tarafsız olduğunu ilan etmesine karşın, İngiltere ve sovyetler birliğinden oluşan müttefik güçleri İran topraklarını işgal etti. O günlerde sovyetler birliği Nazi Almanya ordusunun ağır saldırıları ile karşı karşıya kalmıştı. Müttefik güçleri İran’dan sovyetler birliğine erzak ve mühimmat ulaştırma güzergahı olarak yararlanıyordu.
Ancak İran milleti ülkelerinin İngiliz ve sovyet güçlerince işgal edilmesi sonucu ağır kıtlık şartları ve büyük hasarlarla karşı karşıya kaldı. Bu arada İran üzerinden sovyetler birliğine ulaştırılan yardımlar bu ülkenin düşmesi ve Nazi Almanya tarafından işgal edilmesine mani oldu.
Müttefiklerin 1943’te Tahran’da düzenledikleri liderler konferansında İngiltere ve sovyetler birliği ikinci dünya savaşı sona erdikten sonra altı ay içinde askerlerini İran’dan geri çekmekle yükümlü hale getirildi.
İkinci dünya savaşı 2 Eylül 1945’te ona erdi. İngiltere İran’daki askerlerini geri çekti, ancak İran üzerinden gelen yardımlarla zafer kazanan sovyetler birliği işgale son vermek istemedi. Stalin liderliğindeki sovyetler birliği İran’ın kuzeyinde petrol sahalarını ele geçirmek ve kuzeybatıda Azerbaycan topraklarını bölerek ilhak etmek istiyordu.
Sovyetler birliği bu şom hedeflerine ulaşmak için İran’daki işbirlikçilerinin yardımıyla, bölgede etnikçilik yapan ve özerklik meselesini ileri süren Seyyid Cafer Pişeveri elebaşılığında Azerbaycan demokrat örgütünü kurdu. O günlerde merkezi hükümetin kifayetsizliği ve savaştan kaynaklanan iktisadi sorunlar yüzünden halk çok zor durumdaydı, demokrat örgütü de Azeri halkın ve yoksul kesimlerin haklarına destek bağlamında bazı sloganlar atıyordu. Bu yalan ve kandırıcı sloganlar bazı insanların aldanarak örgüte katılmalarına yol açtı. Ancak demokrat örgütünün esas güçleri, bundan bir kaç yıl önce sovyetler birliğinden İran’a gelen ve bu rejimin politikalarını savunan zümreden oluşuyordu. Üstelik sovyetler birliği askerleri ve güvenlik güçleri de bölücü demokrat örgütüne yardımcı oluyordu.
Azerbaycan demokrat örgütü çok çabuk mahiyetini ve hedefini gösterdi ve kuruluşundan kısa bir süre sonra sovyetler birliğinin talimatı ile Azerbaycan eyaletinde hükümet binalarına saldırarak işgal etmeye başladı ve 1945 yılının sonuna gelindiğinde, İran’ın bu önemli bölgesinin hemen hemen tümünü işgal etti. Demokrat örgütü kendilerince bağımsız devlet ve meclis kurarak pratikte Azerbaycan topraklarını İran’dan ayırdı. Stalin de bir kez daha İran’daki güçlerini geri çekmeyeceğini ilan ederek dolaylı bir şekilde bu kumpasa destek verdi.
Ancak ecnebi güçlerin desteği ile gerçekleştirilen bu bölücü hareket Azerbaycan’ın vatansever halkının itirazına ve yer yer bölücülerle çatışmalarına yol açtı; özellikle demokrat örgütün, komünist ve din karşıtı bir mahiyeti vardı, ki bu da yörenin Müslüman halkının inançlarına ters düşen bir durumdu.
İran devleti sovyetler birliği İran’daki işgalci kızıl ordu birliklerini geri çekme yükümlülüğünü yerine getirmeyince BM güvenlik konseyine başvurdu, fakat orada da sovyetler birliği bulunduğundan hiç bir sonuca ulaşamadı. Gerçi Amerika ve İngiltere sovyetler birliğinin nüfuzunu arttırma korkusundan Moskova’yı uyardı, fakat sovyetler birliği halâ İran’ı bölme projesinin peşindeydi.
Öte yandan uluslararası camianın baskıları fayda etmediğini göre İran devleti bu kez sovyetler birliği liderleri ile doğrudan anlaşmaya varmaya çalıştı.
İran’ın dönem Başbakanı Ahmet Kavam Moskova’yı ziyaret ederek komünist parti liderleri ile müzakere etti ve bazı anlaşmalara vardı. Kavam geri döndükten sonra da sovyetler birliğinin Tahran Büyükelçisi Sadçikov’la müzakerelerini sürdürdü ve sonunda Kavam – Sadçikov adı ile anılan bir anlaşma iki taraf arasında imzalandı. Anlaşmaya göre İran ve sovyetler birliği arasında ortak petrol firması kurulması ve bunun karşılığına kızıl ordunun bir buçuk ay içerisinde İran topraklarından çekilmesi kararlaştırıldı. Moskova ayrıca Azerbaycan’da bölücü hareketin İran’ın iç meselesi olduğunu ve barışçıl yollardan çözümlenmesi gerektiğini kabul etti.
Böylece sovyetler birliği liderleri İran petrolünden yararlanmaya karşı, Azerbaycan’da onların kışkırtması ve desteği ile bölücü isyan hareketini başlatanlara desteğini kesti. Bu arada İran ve sovyetler birliğinin ortak petrol firmasının kuruluşu da İran meclisi tarafından reddedildi ve Moskova pratikte İran’ın petrol kaynaklarını ele geçirmekte de başarılı olamadı.
Tahran ve Moskova arasında kızıl ordunun İran’dan çekilmesi üzerine varılan anlaşmanın ardından Azerbaycan demokrat örgütü de pratikte bölücü tutumundan geri adım atmak zorunda kaldı. Bu konu örgütün elebaşı Pişeveri’nin Tahran yetkilileri ile müzakerelerinde açıkça belliydi ve böylece İran topraklarının bu köşesinin parçalanma projesi pratikte rafa kaldırıldı. Ancak buna karşın örgüte bağlı güçler halâ Azerbaycan yöresinde kontrolü elinde tutuyordu. Fakat yöre halkı demokrat örgütünün dışa bağımlı bir örgüt olduğundan ve sürekli din karşıtı propaganda yaptığından ve üyeleri insanları taciz ettiğinden, yavaş yavaş örgütle mücadele etmeye başladılar.
Bu sürecin devamında bölücüler sürekli güç kaybetmeye başladı ve ayrıca sovyetler birliğinin desteklerine yönelik umutları da sönmeye yüz tuttu. Sonunda İran ordusu Aralık 1969’un başlarında parlamento seçimlerinde güvenliği sağlama bahanesi ile ve gerçekte demokrat örgütünü bastırmak üzere Azerbaycan’a doğru hareket etti. Örgütün elebaşıları üyelerine canı pahasına direniş emri verirken, kendileri sovyetler birliğini gönderdiği araçlarla bu ülkeye kaçtılar. Öte yandan yörenin cesur ve hür halkı da bizzat harekete geçti ve ordu birlikleri gelene kadar demokrat örgütüne bağlı çok sayıda üyesini yakaladılar veya öldürdüler ve işgal ettikleri önemli merkezleri geri aldılar. Bu yüzden Azerbaycan’ın kurtuluşu için yola çıkan İran ordusuna bağlı birlikler örgüte bağlı bölücülerle ufak tefek çatışmalara girdi ve bu fitne bir yıl sonra ve başladığı günün yıldönümünde boşa çıkarılmış oldu.
Azerbaycan topraklarını İran’dan ayırma komplosu ve bozguna uğraması ecnebi odakların himayesi ile şom hedeflerine ulaşmak isteyen kişilere, örgütlere veya devletlere unutulmaz bir derstir.
İran’da dini ve etnik grupların çokluğunu fırsat bilen ecnebi odakları İran içinde isyan ve tefrika çıkarmak ve hatta bölmek için her fırsatı değerlendirmeye çalışır. Nitekim İran İslam inkılabı zafere kavuştuğu ve nizamın temelleri henüz pekiştiği günlerde bazı satılmış unsurlar İran’ın bazı bölgelerinde etnik isyanlar çıkardılar ve bazıları İran topraklarını bölmeye kalkıştılar, fakat bu çabaları halk tarafından desteklenmediği için boşa çıkarıldı.
Irak’ın devrik lideri Saddam’ın İran topraklarına saldırması da Batılı güçlerin desteği ile gerçekleşti ve amacı İran’ın güneybatısını bölmekti, fakat bu saldırı da İran milletinin tüm dini ve etnik gruplarının katılımı ve birlikteliği sonucu geri püskürtüldü, zira İran’da çeşitli dini ve etnik grupların mensupları her zaman her şeyden önce İranlı olduklarını ve her türlü taleplerini de milli çıkar ve milli vahdet çerçevesinde gündeme getirdiklerini ortaya koyan bir millettir. Dolaysıyla İran diyarının asırlar boyu engebeli tarihine rağmen iktidarla ayakta kalma sırrı bu dini ve etnik grupların vatanseverliği ve ecnebilere geçit vermemelerinden ibaret olduğu söylenebilir.
https://irangercekleri.com/deniz-kuvvetleri-uc-yeni-ucagina-kavustu/