Muhammedi YOLCUYazarlarımız

Halepçe Katliamı ve Diktatörlerin Anatomisi

Keskin bir elma kokusu kapladı etrafı, sonra birer birer düştüler… Nefessiz kalarak öldüler ölümün en kötü haliyle… Ne o gün katiller ifşa edildi ne de bugün.

Dün (16 Mart 2022) katliamın 34. yıl dönümüydü ve dört bir taraftan samimiyetsiz ağıtlar dinledik. Bu olayda kimlerin eli temiz ki?! Baş müsebbip olan Büyük Şeytan Amerika Saddam’a her yönden destek veren güçtü gerekçesi ise basit: İran İslam Devrimini yok etmek. Rumsfeld’in Saddam ile fotoğrafı olayı dünyaya özetlemek için yeterlidir.

 

Saddam’a kimyasalları sağlayan batı ülkelerini de anmadan geçemeyiz elbette. Tüm dünya bir tarafa ama adına İslam ülkeleri denilen piyon idareciler ise savaşın başından beri ya Saddam’ı savundular ya da kardeş savaşı furyası çıkarıp ülkesini işgalden savunan İran’ı da Saddam ile aynı kefeye koymaktan yüzleri kızarmadı.

İran’a karşı acımasız ve adice saldırılar düzenleyen Saddam’ın kullandığı kimyasalları kimse dillendirmiyordu.(1)

Peki sonra ne oldu? İran Irak savaşı sona ererken İran sınırındaki Halepçe ilçesine onlarca kimyasal bomba attı ve bu saldırı sonrası binlerce insan hayatını kaybetti ölen insanların sayısı ile ilgili bilgiler 5000 ile 10000 arası değişmektedir. Mesele sadece Saddam’ın faşistliği değildir mesele bir diktatörün acımasız portresidir zulmünde derinleşen bir tağutun zalimliğinde sınır tanımamasıdır.

En çok rahatsızlık verici olan ise birilerinin Halepçe katliamını andığı bir günde başka birilerinin Saddam gitmeseydi Irak böyle olur muydu veya Saddam’dan önce Saddam’dan sonra gibi görseller paylaşarak adeta Saddam’ı kahramanlaştırma çabalarına gelişmesidir. Bu söylemin neresinden tutarsanız tutun abes ve çürüktür sanki Saddam adındaki bu katil ve zorba ülkesini savaştan savaşa sokmamış gibi halkını katletmemiş gibi ülkesini Amerikan işgaline elverişli bir hale getirmemiş gibi…Kör ölür badem gözlü olur…

Aynı güzelleme çalışmaları Kaddafi için de yapılıyor. Mesela ülkesini çok sevdiği, halkının müreffeh yaşadığı, Kıbrıs savaş zamanı Türkiye’ye yardım ettiği gibi sebeplerden ötürü Kaddafi’yi yücelterek Kaddafi’den sonraki ülkenin halini Kaddafi’nin olmayışına bağlayan bir kitle de var.

Oysa gelişen olaylara duygusallıktan uzak mantıklı bir çerçevede baktığımızda bir diktatörün anatomisini inceleyebiliriz. Diktatörler ülkenin bütün maddi ve manevi varlığını kendinde topladığı için bütün gücü de ellerinde bulundururlar. Bu yüzden diktatörlerin ölmesi veya devrilmesi sonucu ülkenin on yıllarca toparlayamaması gayet olağandır.

Neden diye sorulacak olursa; diktatörler devletin hiçbir kademesinde liyakatli eleman istemedikleri için sadece kendilerine itaat eden kişileri yüksek makamlara getirirler. Bu da devletin yapısını temelden sarsar. Bu vaziyete gelen bir devletin en basit bir kıvılcımda tuz buz olması işten bile değildir. Şimdi bu durumda bir iç savaş veya işgal sonucu ülke darmadağın oluyorsa, ülkede akan kan durulmuyorsa bu o diktatörün iyi bir lider olduğunu mu gösterir yoksa ülkeyi mahvettiğini mi?

Saddam’ın heykelini yıkarken gülen halkın hazin hali gibi samimiyetsiz paylaşımlara bakar mısınız? Vatanını iki kere bil fiil Amerika’ya işgal ettirmiş bir sözde liderin sevilecek bir tarafı var mıdır? Ülkesi için dik duran kahraman bir lider neden lağım çukurunda çıksın veya halkını evladı gibi gören Kaddafi neden kanalizasyonda yakalansın?

Cesur liderler cesurca ölürler bütün devlet idaresi ve iradesini lanet benliklerinde topladıklarından dolayı ülke, devlet, namına bir unsur bırakmadıklarından dolayı kendi zamanlarında kurdukları sözde cennet kendileri ile birlikte serap olunca insanların onları rahmetle değil lanetle anmaları gerekir. Çünkü güçlü ve akıllı liderler sağlam bir temel üzere devlet inşa ederler ki o lider gittiği zaman devlet sarsılmasın!

Kaddafi ve Saddam halkını kulları olarak gören ve onları hakkaniyete göre değil nefsi arzularına göre yöneten zalimlerdir. Asrın firavunlarına yalnızca iki örnektirler. Halklarına bıraktıkları ise koca bir harabe ve emperyalist devletlere koca birer yem bırakmışlardır.

Irak ve Libya halkı için liderlerinin kıymetini bilemediler şimdi emperyalist işgal altındalar mesajını beynimize sürekli yerleştirmeye çalışanların emir aldığı kişilerin kendileri için büyük korkuları olduğu muhakkak! Yani aman ha beni bırakmayın beni devirmeyin bana muhtaç hissedin yoksa benden sonra size yaşayacağınız bir toprak parçası bile bırakmam demek istemektedirler.

Irak, Libya veya ülkesinde istikrarın sağlanamadığı ülkelerin eğer bir hataları varsa o da kendi diktatörlerine sahip çıkmayıp devirmeleri değil kendi diktatörlerini kendi elleriyle def etmeye muktedir olamamalarıdır. Eğer zalim diktatörler zamanında devrilmezlerse sonlarının yaklaştığını hissettikleri anda savaş peşine düşerler iç veya dış farketmez!…

Çözüm mü? Yalnızca birlik olmak, vahdet üzere ve salih insanlar etrafında…

Rabbim berat gecemizi zalimlerden beraatimize vesile kılsın amin…

(1): http://www.aljazeera.com.tr/izle/halepcenin-sessiz-tanigi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu